SUÇ KİMDE?-YÜZ ELLİ KELİME-KİME BAKARLAR

Suç Kimde?
Yıl 1976… Kahramanmaraş’ta, belediye otobüsünün sadece bir tane olduğu yıllar. O zamanlar, dolmuş olmadığı için Maraş Lisesi’ne o kara kış günlerinde yağmur çamur demeden koşa yürüye giderdik. Yine böyle zorlu bir günün sabahında, ilk derse geç kalmıştım. Ben, mahcup bir şekilde kapıyı vurup “gir” sesinden sonra sınıfa girdiğimde öğretmen bana öyle bir bağırdı ki:
“İdarenin kesin emri var, öğrenci öğretmenden sonra sınıfa giremez!”
Öğretmen, korkmamı bekliyordu. Ben aksine gayet sakin bir şekilde:
“Öyleyse suç sizde hocam.”
Hoca şaşırmış bir halde:
“Neden suç bende?”
Gayet sakin bir tavırla:
“Ben, sizden sonra girmedim ki siz benden önce girdiniz!” dedim.
Öğretmen daha da öfkelendi:
“Oldu beyefendi! Saatlerce kapıda sizin gelmenizi mi bekleyelim?”
“İdare böyle istemiş hocam, ben ne yapabilirim?”
Öğretmen kararlı bir şekilde:
“Bir lira ver bakalım!” dedi.
“Vereyim de ne parası bu?”
“Sen gelmeden önce sınıf öğretmeniniz olarak arkadaşlarınızla bir karar aldık, geç kalan öğrenciden bir lira alıp toplanan parayla sınıfa perde yaptıracağız.”
Hemen hocaya beş lira uzattım:
“Buyurun hocam.”
Hoca şaşırdı:
“Burada beş lira var evladım, bu ne şimdi?”
Cevabı yapıştırdım:
“Beş gün geç kalacağım hocam, peşin ödüyorum!”

Yüz Elli Kelime
Türk Dil Kurumu başkanı, Necip Fazıl Kültür Merkezinde bir konferans veriyordu. Konu, Türkçemizin zengin ve estetik bir dil olduğu üzerineydi. İlim dili olduğundan, Türkçemizi yabancı kelimelerin istilasından korumamız gerektiğinden bahsetti. Milleti millet yapan en önemli unsurun, lisan olduğundan bahsetti. Aksi takdirde, bazı milletlerin dillerini koruyamadıkları için şimdi bir kabile gibi yaşadıklarını ve dillerinin 150 kelimeye kadar düştüğünü anlatıyordu:
“Evet Beyler! Türk milleti de mi 150 kelimeye düşsün istiyorsunuz?” deyince yanımdakinin kulağına eğilerek:
“Fena da olmaz mı ne?” dedim.
“Nasıl?”
“Hanımla kavga edersek o, konuşur konuşur 145 kelimeye gelir, ben de, hanım 5 kelime daha say da bütün lügat tamamlanmış olsun, derim. Yoksa bu zengin Türkçeyle hanımları susturamayız.” dedim.

Kime Bakarlar?
Eşimden Allah razı olsun. Her zaman beni ütülü kıyafetle gönderir okuluma. Öğretmenlik yıllarımda, pazartesi günleri sahneye çıkar gibi giyinirdim. Çarşamba günü pantolonumun ütüsü biraz bozulurdu.
Bir çarşamba günüydü:
“Hanım, pantolonumu ütüler misin?”
“Bugün de ütüsüz giy, ne var!”
Hayretle:
“Hanım sen böyle söylemezdin, ne oldu?”
Beni töhmet altında bırakmak için:
“Herhalde bir bulduğun var.” dedi.
“Yaaa! Onun için mi ütülemiyorsun?”
“Evet…”
“Ütüsüz giyersem, bana daha çok bakarlar.”
“Nedenmiş?”
“Bu adamın hanımı ölmese ütüsüz giymezdi! Ütüsüz giydiğine göre, hanımı ölmüştür, derler. Hanımı ölen erkeğe de daha çok bakarlar.”
Hanım, hemen ütünün fişini taktı:
“Canım, şakadan da anlamıyorsun.” dedi.


Yorumlar - Yorum Yaz