TEKERİN HAVASI-SEBZE DUASI-İNSANLIKTAN ÇIKMAK-TV’DE İLK

Tekerin Havası
İstanbul’da bir ay kadar kalmıştık. Maraş’ı da ailecek çok özlemiştik. Nihayet İstanbul’dan çıkmış, Maraş’a doğru süratle yol alıyorduk. Bolu’ya yaklaşınca molada tekerin havasının eksik olduğunu söylediler.
Petroldeki görevliye:
“Tekerlere bir hava vurur musunuz?” dedim.
“Abi hava, su yan tarafta. Orda istediğin gibi vur.” dedi.
O zamana kadar, tekerlere hep görevliler hava vurmuştu. Bu defa mecburen ben vurdum. Çok da zor değilmiş dedim, kendi kendime. Hava vurduktan sonra, araba adeta zıplayarak gidiyor.
Eşim:
“Salman bu araba normal değil, zıplayarak gidiyor.”
Büyük kızım:
“Baba, annem haklı, bu araba resmen zıplıyor.”
Diğer çocuklar:
“Babacığım gerçekten araba normal değil, araba zıplıyor.”
“Canım Maraş’a dönüyoruz diye araba da seviniyor, hoplaya zıplaya gidiyor işte.”
Ben de artık işin ciddiyetini fark ettim, mecburen bir petrole çektim, görevli tekerlerin havasını kontrol ettikten sonra:
“Abi sizin 33 vurmanız lazımken 46 vurmuşsunuz.”
“Maraş’ın plakası 46 ya! Ondan herhalde.” dedim.
“Abi siz iyi ki Siirtli değilsiniz! Yoksa 56 vururdunuz.” demesin mi?

Sebze Duası
Bağbatçımıza, cuma günü bağa sebze fideleri dikmesini söylemiştim. Diktiği günün gecesi öyle bir soğuk oldu ki bütün sebzeler, soğuktan don çalmıştı. Bağ komşumuz, cumartesi günü bağa gittiklerinde bizim bahçedeki fidelerin tamamına soğuk vurduğunu görmüş, bize telefon ederek haber vermişti. Ben cumartesi günü pazara giderek sebzelerin meyveye durmuş tüplü olanlarından aldım. Domatesin üzerinde nohut kadar domates, patlıcanların üstünde minicik patlıcanlar vardı.
Pazar günü, sabah erkenden sebzeleri diktim. Ben sebzelerin arasında gezerken komşu hanımefendi beni gördü, ben onu görür görmez sırtımı döndüm. Elimi dua eder gibi kaldırıp bir şeyler okur gibi yapıp sebzelere üfledim. Bu okuyup üfleme devam ederken, komşu hanım, sebzelerin üzerinde meyveciklerini görünce:
“Sen ne yapıyorsun?”
“Sebze duası okuyorum.” dedim.
“Sebze duası mı?”
“Evet, Müftülükten aldım.”
Sözümü keserek:
“O duadan bize de okur musun?”
“Okumak için, bizimki gibi sebzelerinizin donması lazım.” dedim.
Elini kaldırarak dua etmeye başladı:
“İnşallah bu gece bizimki de donar.” dedi.

İnsanlıktan Çıkmak
Elbette espri yapmak, arkadaşlarla şakalaşmak güzeldir. Espride bir hikmet ve ibret olmalı. Dinleyenler bir ders almalı. Bunun dışında hakarete varan dokunmalar olursa, yapmaktan çok yıkar. Bir gün patavatsızın biri, duramadı bana laf attı:
“Salman, sen bana bakıyorsun ya, inan kendimi tren zannediyorum!”
Tabii, kaşınmak isteyeni kaşımak lazım, cevabı yapıştırdım.
“İnsanlıktan çıktıktan sonra ha tren olmuşsun, ha öküz ne fark eder?”

TV’de İlk
Hayat, güzelliklerle dolu. İnsan bakmasını bilmeli. Güzellikleri görememek bakanın kusurunu gösterir. Erdem, en olmazın içinde oluru, en çirkinin içinde güzeli görebilmektir.
Evde film seyrediyoruz. Heyecanlı bir film. Vahşi tabiatta geçen bu filmde, uçurumlar, kalyonlar, yarlar, heybetli bir coğrafya.
Kızım:
“Babacığım, kamera şu açıdan çekseydi.” gibi eleştirel yorumlar yapıyor.
“Filme ver kendini.” dedim.
Kızım ısrar edince:
“Kızım televizyonun sağ alt köşesine baksana. TV’de ilk yazıyor.” dedim.
“Ne demek bu?”
“Kızım, ilk olduğu için böyle, birkaç defa daha gösterirlerse, bu eksiklikler gider.” dedim.


Yorumlar - Yorum Yaz