NİGAR HANIM VAY/üç-Nigar Hanım Borsası

Nigâr Hanım Nîran adlı şiir kitabını, başmuharriri olduğu Hanımlara Mahsus Gazete Kütüphanesi’nin ilk eseri olarak yayımlamış ve II. Abdülhamid’in elinden ikinci derece “Şefkat Nişanı” almıştı.
Şairemiz Servetifünun, Malumat, Mürüvvet, Utarid, Şehbal, Kadın, Pul, Demet ve Hanımlar Âlemi gibi mecmualarda da kalem oynatıyordu. Hatta bir ara Naşirler Birliği tarafından “otuz farklı mecmuada eser neşreden tek edibe” madalyasına layık görülmüştü. (İlm-i nücuma göre, 2020’lerde bu ödülü, Allahualem, Mehmet Aycı kazanacak. Gümüş madalya da Mustafa Uçurum’a gidecek.)
O günlerde Mütalâa mecmuası, Nigâr Hanım’a bir teklif götürdü hem de en yetkili ağızdan. Mecmuanın sahibi Kethüdazâde Mümtaz Fehmi Bey kesenin ağzını açtı.
“Mecmuamda yazarsanız size çok yüklü bir telif ücreti öderim.” deyiverdi.
Nigâr Hanım,
“Ne desem bilmem ki.” diye burun kıvırdı.
Mümtaz Fehmi çek defterini uzattı.
“Buyurun, miktarı siz yazın.”
Nigâr Hanım gülümsedi.
“Ay, çok cömertsiniz, beyefendi. Siz gönlünüzden kopanı yazın oraya.” dedi.
Mümtaz Fehmi,
“Aman Nigâr Hanımefendiciğim,” diye karşılık verdi. “Ben size gönlümden kopanı değil, gönlümü koparır veririm. Hatta Aşiyan Rezidans’ta mülkiyeti şahsıma ait ofisimin anahtarlarını takdim ederim. Siz yeter ki benim mecmuamda yazmayı kabul edin.”
Nigâr Hanım, mütevazı davranıp sayfasına bol sıfırlı bir rakam yazdığı çek defterini Mümtaz Fehmi’ye uzattı.
“Bu, iki taraf için de münasiptir, zannederim.” dedi.
(Yazarın notu: Miktarı özellikle belirtmedim. Neme lazım, maliyeciler okur, zaman aşımı maman aşımı demeden Nigâr Hanım’ın vârislerine yüzde 40 gelir vergisi tahakkuk ettirirler.)
Mümtaz Fehmi mutluydu.
“Aziz şairemiz,” dedi, “sizin için münasip olan bizim için de münasiptir. Müteşekkirim efendim. Önümüzdeki sayıda hangi şiirinizi neşretmemizi emredersiniz?”
Nigâr Hanım, çalışma masasının çekmecesine uzandı. Üzerinde nefis bir rika ile yazdığı şiirin bulunduğu kuşe kâğıdı Mümtaz Fehmi’ye uzattı.
Mümtaz Fehmi, bir küp altın bulmuş define arayıcısı gibiydi. Minnet ve şükran duygularını ifade ede ede, abartılı reveranslarla ve geri geri giderek Nigâr Hanım’ın huzurundan ayrıldı.
Nigâr Hanım’ın “Feryad” şiirinin sayfalarında yer aldığı 20 Nisan 1329 (3 Mayıs 1913) tarihli Mütalâa mecmuasının 17. sayısı tiraj rekoru kırdı ve üç günde üç baskı yaptı. Mecmuanın internet sitesi çöktü. Edebiyat dünyasını sallayan şiir şöyleydi:

Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok
Efsûs ki gamdan beni azâd edecek yok.
Tesir-i muhabbetle yıkılmış güzel amma
Vîrâne dili bir daha âbâd edecek yok.
Kes varsa alâkan bana ey ta’li-i dûnum
Sen var iken âlemde beni yâd edecek yok.
Hakkıyla bilir zâr gönül hâlet-i aşkı
Mâhirdir o fende anı üstâd edecek yok.
Ya Rab ne için zâr-ı Nigâr’ı şu cihanda
Na-şâd edecek çoksa da bir şâd edecek yok.

Mecmua eline ulaştığı gün Tamburî Cemil Bey şiiri şehnaz makamında ve sengin semai usulünde besteledi. Hafız Cemal Bey sıcağı sıcağına bir singıl çıkardı.
Mecmuanın bir sonraki sayısında “Muasırı olmayı talih bildiğim Nigâr Hanımefendi’nin Feryad’ına Nazire” başlığıyla ve “Nigâr Hanım’ın konağındaki şiir meclisi esnasında yazılmıştır.” notuyla bir manzume yer aldı.
Şair Feridun Şevket’in bu naziresi edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı, hatta Nigâr Hanım’ın “fena değil” iltifatına bile mazhar oldu.
Feryâdını bir şâirenin yâd edecek yok
Artık yeni manzûmeler icâd edecek yok
Ruhum düşüvermiş yine bir derd-i derûna
Bîçareyim amma bana imdâd edecek yok
Zatürrie oldum şiir inşâd edemem ben
Mecliste bugün şi’rimi inşâd edecek yok
Ol nazlı nigârım da nigâh etmese şayet
Gam yüklü garip gönlümü tek şâd edecek yok
Sen şâir-i sâhir Feridun bir müteşâir
Bîgâne kalırsan anı irşâd edecek yok

Yalnız Feridun Şevket mi? Dönemin bütün şairleri Nigâr Hanım’a nazire yazmak ve Mütalâa’da şiir neşretmek için kuyruğa girmişti.
Ancak mecmuanın gayriresmi bir tarifesi vardı artık. Nigâr Hanım’la karşılıklı sayfalarda şiir yayımlamak hayli pahalıydı.
Mecmuanın belirlediği ücretin iki katını vermeyi vaat edenler bir yana, Nigâr Hanım’ın şiirinin yer aldığı sayfanın alt tarafında küçücük bir boşluk için iki Reşat altını gözden çıkaranlar bile vardı. Bu talebin sebebi neydi peki? Çok basit! Nigâr Hanım’ın ayak altında yer alabilmenin hazzı. Onlar koro hâlinde Cenap’ın “Ağlasam” şiirinin
“Çöksem dizüstü karşına, hürmetle ağlasam
Öpsem dü pây-ı sâfını, lezzetle ağlasam”
mısralarını terennüm ediyorlardı.
Mecmuada şiir yayımlatmak için rüşvet teklif edenler bile oluyordu.
Nigâr Hanım’ın bulunduğu mecliste bulunmak, şiir okuduğu mecliste şiir okumak, yazdığı dergide yazmak, hatta onun yaşadığı gök kubbe altında yaşamak bir ayrıcalıktı kuşkusuz.
“Feryad” şairinin “Üryan Kalp” takma adıyla Servetifünun’da şiirler yazdığı günlerde, Kerim Sami de “Büryan Kalp” mahlasıyla ona nazireler yazdı. Nigâr Hanım takma ad kullanmaktan vazgeçince Kerim Sami de mahlasını terk etti.
Kemani Tatyos Efendi, Nigâr Hanım’ın bir şiirini hicazkâr makamında ve curcuna usulünde besteledi. Sanat dünyası çal çal çalkalandı. Devrin bütün hanendeleri bu şarkıyı seslendirdiler. İlle de Safiye Ayla ve Müzeyyen Senar...
Nigâr Hanım’ın hayranlarının bağırlarını yumruklaya yumruklaya dinledikleri şarkı şöyleydi:

Mani oluyor hâlimi takrîre hicabım,
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım.
Mahvoldu sükûnum, beni terk eyledi hâbım,
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım.

Üç gün sonra Mehasin mecmuasının patronu Vasfi Naim çaldı Nigâr Hanım’ın kapısını.
“Mütalâa mecmuası ne veriyorsa iki katını, hayır, üç katını vaat ediyorum.” dedi.
Böylece matbuat dünyasında bir Nigâr Hanım borsası oluşuverdi.
Teklif karşısında Nigâr Hanım ne söyleyeceğini bilemedi.
“Mütalâa mecmuasıyla bir anlaşma yaptık.” dedi. “Böylesi ahlaki olur mu ki?”
Vasfi Naim kendinden emindi.
“Siz kabul edin.” dedi. “Ben ona ahlaki bir kılıf bulurum. Ama affınıza mağruren peşin söyleyeyim, yalnız benim mecmuamda yazacaksınız.”
“Hayır,” diye karşılık verdi Nigâr Hanım. “Bunu kabul edemem. Prensiplerim var. Para mühim değil benim için, insanlık mühim.”
(İlm-i nücuma göre 1979’da Özdemir Erdoğan adlı sanatçı, sözlerinin ilhamını Nigâr Hanım’dan alacağı
“Paranın ne önemi var
Mühim olan insanlık”
diye başlayan bir şarkı besteleyecek.)
*
Münzevi şair Tayfun Cemil bütün bunları uzaktan izliyor, “Ben neden bu hayran halkasının dışında kaldım?” diye dövünüyordu. Üstelik Nigâr Hanım, ondan iltifat beklediğini beyan ettiği hâlde.
“Yazıklar olsun bana!” diye hayıflanıp duruyordu.
Urfalı şair Nabi perde gerisinden Tayfun Cemil’e bakıyor ve “Siye yazığım geliy.” diyordu.
Dadaş Nef’î ise omuz hizasında durmuş, “Sene teessüf edirem.” diye fısıldıyordu.

Devam edecek


Yorumlar - Yorum Yaz