GÜRCÜ NİNO'NUN FIKRALARI

Gürcistan heyetiyle iyice kaynaştık.
Bugün bol bol fıkra dinliyoruz.
Fıkra dinleyecek kadar iyi Gürcüceniz mi vardı ya da karşınızdakiler fıkra anlatacak kadar iyi Türkçe mi biliyorlardı, yoksa iki yanın da iyi bildiği başka bir ortak dille mi anlaştınız sorusu aklınıza gelebilir. Sorunun yanıtı: Hiçbiri.
Gürcistan’da bulunduğumuz sürece bize çevirmenlik yapan Gürcü rehber Nino anlaştırıyordu bizleri.
Türkiye’nin Tiflis Büyükelçiliğinde çalışan Bayan Nino, Türk dili bölümünü bitirmiş ve Türkçeyi,
Türkçesi güçlü bir Türk kadar rahat konuşuyor.
Nino’nun Türkçesini anlıyoruz da fıkrasını anlamakta zorlanıyoruz.
Çevirdiği fıkranın sonunu önceden bildiği için yarısına geldiğinde gülmeye başlıyor. Gülerek aktardığı için sonucu anlamakta zorlansak bile onun gülüşüne eşlik ediyoruz. Çünkü güldürücü gülüyor. Gerekirse fıkranın son yarısını bir daha dinliyoruz.
Dinlediğim fıkralardan birkaçını aktarmak istiyorum.
Gürcistan’ın İmareti bölgesi kentlerinden Kutaisi, bizim Karadeniz gibi bir nükte yuvasıymış. Kutaisililer, özgürlüklerine düşkünlükleriyle tanınırlar ama dolduruşa da kolay gelirlermiş. İlk fıkramız oradan olsun.
Köprüde oturan bir Kutaisiliyi gören iki arkadaş iddiaya tutuşurlar. Adamı suya atlamaya kim razı edecek? İddiacılardan biri Kutaisiliye: “Suya atlarsan yüz dolar veririm.” diyor. Yanıt olumsuz. Önerisini
önce iki yüz dolara, ardından üç yüz dolara çıkarıyor. Yanıt hep olumsuz. “Bana bırak.” diyen diğeri: “Gorbaçov yeni bir yasa çıkarıp, köprüden ırmağa atlamayı yasaklamış.” der demez, “Gorbaçov ne karışır!” diyen Kutaisili suya atlayıvermiş.
Sıradaki fıkrayı bilen çoktur sanısındayım.
Jozef Stalin ile Franklin Roosevelt bir araya gelmişler. Amerika’nın demokrasiyle yönetildiğini anlatmak için Roosevelt: “Amerika öyle özgür bir ülke ki Amerikalılar Beyaz Saray önüne toplanıp benim istifamı isteyebilirler.” der. “Aynı özgürlük bizde de var!” diye karşılık vermiş Stalin: “Ruslar, Kızıl Meydan’da
istedikleri zaman Roosevelt istifa diye bağırabilirler!”
Bir izlenimimi araya sıkıştırayım. Gori doğumlu bir Gürcü olan Jozef Stalin, Gürcistan’da sevilmiyor.
Tiflis’te çok sayıda sosyal konut var. Gördük. Epey eskimişler.
Stalin zamanında yaptırılan konutların tabandan tavana yükseklikleri iki buçuk metre iken, Kuruşçev zamanında yapılanların yükseklikleri bir buçuk metreye inmiş. Bunun üzerine halkın ağzına şu söz yerleşmiş: “İkiye böl iki Kruşçev evi çıksın.” Bu fıkrayı yazıya çekerken gülmedim. Oysa Nino anlatırken
gülmüştüm.
Gürcistan ve Çin bir fıkrada buluşurlarsa konu ne olur?
Çin’de yapılan nüfus sayımında, bir kasabayı saymayı unutmuşlar. Bilin bakalım o kasabada kaç kişi yaşıyormuş? Cevap: Altı milyon kişi. Gürcistan nüfusu o sayının yarısını biraz geçiyor. İşte bu Gürcülerden biri Çin’e gitmiş. Gürcü sayısını soran bir Çinli aldığı karşılık üzerine şunu söylemiş: “Ne güzel hepiniz birbirinizi tanıyorsunuz!”
Gürcü ve Ermeni milletleri tarih boyunca birbirleriyle yarışmışlar. Son fıkramızda bu yarıştan kaynaklanan abartı var.
Günün birinde bir Gürcü ile bir Ermeni konuşuyorlarmış. Ermeni: “Bizde yapılan arkolojik kazılarda kablo gibi şeyler çıktı. Demek ki milattan önce bile kablolu telefon kullanılıyormuşuz.” demiş. Gürcü altta kalmamış: “Bizde de kazı yapılmış fakat kablo bulamamışlar. Meğer milattan önce de cep telefonu
kullanıyormuşuz.”
Evet, hem çok yararlı hem de çok hoş bir gezi gerçekleşiyor.


Yorumlar - Yorum Yaz