DOLARA DOLANAN İNEKLER

Hasan Ağa gözünü televizyondan ayırmıyordu. Gürültü yapıyorlar diye odadaki çoluğu çocuğu dışarı bile atmıştı. Amerika ile çıkan kriz nedeniyle dolar almış başını gidiyordu. Hükümet vatandaşı elindeki dövizleri bozdurmaya çağırıyordu. Sanki ekonomide milli bir seferberlik ilan edilmiş gibiydi. Gerçekten de doğrudan saldırmayı göze alamayan Amerika dolaylı olarak ülkemize diz çöktürmek için terör, Gezi parkı provokasyonları, canlı bombaların patlatılması ve sonunda hain darbe girişimlerini denemiş bir şey elde edememişti. Seçimlerde de istediği gibi bir sonuç çıkmayınca işi ekonomik savaşa götürmüştü.
Hasan Ağa parti tutmaz sadece menfaatini kollardı. Yüklüce de doları vardı. Ne yapıp yapıp bu dolardan para kazanmalıydı. Önce ne olup bittiğini anlamak için kahveye koştu. Kahvede bu konularda konuşan aklı evveller çok olduğu gibi civarda ne olup bittiğine dair milletin kulağı delik oluyordu. Kahveye geldiğinde tam istediği gibi bir ortam bulmuştu. Her masada mütemadiyen bu konular konuşuluyordu. Söylentiye göre muhtar köyde dövizi olan Alamancıları ve belli başlı kişileri hükümete dövizi var diye ihbar etmişti. Maliyecilerin köye jandarma ile gelip arama yapmaları an meselesi idi. Hasan Ağa bu sözler üzerine iyice tedirgin olmuştu. Bir bardak çayı zar zor içerek bir bahane ile hemen eve koşup oğlu Raci’yi yanına çağırdı.
-“Bak Raci ortalığın durumunu görüyon. Elimizin artığı on beş, yirmi bin dolarımız va. Bu muhtar olcek geveze bizi de şikâyet edivermiştir. Hindi biz bu parayı bankaya yatıramayız, devlet el koyuverir. En iyisi sen bunu iyi bir yere sakla. Eyice yükselinci bozdurup altın ederiz.” Raci hiç düşünmeden pat diye fikrini söyleyiverdi:
-“Doğru diyon emme buba, bene kalırsa sen bu parayı bozdur. Reis devlete sahip çıkın diyo.” Hasan Ağa şaşkın ve kızgın bir şekilde oğlunun yüzüne baktı:
-“Şimdi sene göre ben bu parayı bozduram ööle mi? Len sene fikrini soran oldu mu teres? Kaz kafalı. Fırsat kapına her zaman gelmez, gelinci de gaçırılmaz, eyice bir ağıllanır.” Raci yediği fırça ile kendine
gelerek birden ciddileşti. Elini şakağına koyarak düşünmeye başladı:
-“Gömüyüm mü buba? Bir küpe koyup böyük talladaki ağecin dibine gömüyüm.”
-“Lan salak Kemal Sunal seyrede seyrede iyice salak oldun. Bu altın mı ki küpe koyup gömecen? Bu kâğıt para. Hem bizi gözlüyorlardır. Evin dışına çıkarmadan burada hallet.”
-“O zaman samanlığa saklayım.”
-“Ulan beni deli etme fare keser orada.”
-“Yok buba eski bir torbaya koyarım. Makasların birisine asarım. Kimse anlamaz. Fare de giremez.”
-“Tamam, efferin arada bi kafan çalışeyo. Kalk hemen hallet şu işi.” Raci hemen parayı bir bez torbaya koyup samanlığa gitti. Balyaların üzerine çıkarak çatı makaslarından birisine bağladığı iple içi para dolu torbayı bakla kurusu gibi astı. Hasan Ağa her gün kahveye gidiyor, döviz kurları ile ilgili dedikoduları takip ediyordu. Herkes adeta bir ekonomist kesilmiş ha bire yorumlar yapıyordu:
-“Ulen bu Emerika Ermanısından bi daha heç bi şey almamalı.”
-“Bu Turmp bi elime geçse ağzına bi gem, sırtına bi semer vurup Karadağ’a oduna gider, sırtına eyice bi yük odun sarar, üstüne binerim namussuzum.”
-“Yok arkedeş atık maymun gözünü açtı. Bundan kelli gavuru dost tutmamak ilazım. Atalar boşuna mı demiş ayıdan post gavurdan dost olmaz deyi.”
-“Duydunuz mu komşula? Aşağı Kertme köyünde candarmalar baskın yapmış, orda Memet Çavuş diye bi Alamancı’nın evinde yüz bin dolar bulmuşlar. Adamı kodese tıkmışlar, dolara da el koyuvemişler.”
-“Ulen bizim köyde de bi kaç kişi dolarları evlerin astarlarına saklamışlar. Emme hepiciği ihbarlıymış.”
-“Valla arkedeş ben beş yüz dolarımı götüdüm bozdurdum. Ulen onların parasının kâğıdını tövbe tövbe… Yiğit zor zamanda bellolur. Bugün üç beş kuruş kâr edecem diye dolarını saklıyan, gizli gizli dolar alanlar yarın memleket batınca o dolarlarla gına alırlar anca gına. Yakar deyyuslar bi yerlerine!”
-“Bundan kelli eğer içimizde memleketine hayınlık eden varsa meclisimize gelmesin gardaşım. Ben gendi payıma diyom ki eğer böyle biri bi bardak çayımı içtiyse zehir zıkkım olsun.”
-“Valla bizim Rüstem Hoca memlekete hayınlık edenlerin leşini musalla taşına boşuna musallat etmesinler. Valla billa ne namazlarını kılarım ne cenazelerini yurum demiş.” Hasan Ağa bu sözler karşısında renk vermemek için özen gösterse de ister ister kızarıyor, bozarıyordu. “Ulen şu deli göbel paraları eyi saklasa da bi baskında bulunmasa.” diye için için dua ediyordu. Bu arada döviz kurlarındaki dalgalanmaları bahane ederek elindeki mallara zam yapan fırsatçılar da vatandaşın diline dolanmıştı:
-“Ulen şeherde suya bile zam gelmiş. Sankim bizim sular Amerika’dan geliyor. Kansızlar!”
-“Bu fırsatçıları valla şeher meydanında asacan. Kan emiciler!”
-“Simit bile 25 kuruş zamlanmış. Neymiş küncü dışarıdan geliyormuş. Ulen küncüsüz ediverin simidi. Almayın gavurun küncüsünü.” Hasan Ağa artık kahve muhabbetlerinden sıkıldığı için kahveye uğramaz olmuştu. Hatta öyle ki artık cumadan cumaya camiye gittiği için arkasından dedikodular da başlamıştı. Bir de mandırasında ürettiği sütleri markete zamlı satınca köylü iyice Hasan Ağa’ya diş bilemeye başlamıştı. Sonunda kahvede toplanan köylüler Hasan Ağa’yı hem ziyaret ederek halini öğrenmeye hem de bu fırsat zamlarından dolayı uyarmaya karar vermişti. Bu iş için de arkadaşı Mıstafa Çavuş ve dünürü Kel Üssüğün Ali’yi Hasan Ağa’ya göndermişlerdi. Normalde Hasan Ağa’nın evine pek misafir gitmezdi. Ama o gün bu iki elçi kapısını çaldı. Hasan Ağa ziyaretçilerini görünce şaşırmış ve içeri buyur etmişti. Hoşbeşten sonra arkadaşı Mıstafa Çavuş söze başladı:
-“Hasan Ağa artık gahveye gelmiyon. Vakıt namazlarında yoksun. Hasta mısın ulen?”
-“Yav ne desem, accik rahatsızım emme eyiyim. Namazları da evde kılıveriyom.”
-“Eyi de arada bi geliver. Gahveye de gelmiyon. Millet ardından dedikodu yapıp duru.”
-“Ne diyola ki?”
-“Valla diyola ki Hasan Ağa evinde dolar saklıyomuş.”
-“Yok valla. Yav bende dolar molar ne gezer?”
-“Süte de zam yapıvemişin.”
-“Süt deyip geçiyola, len yemin torbası kaça çıktı, ona bi şey diyola mı? Yok. Sanki sebil çeşmesi ineklerin memesi…”
-“İyi de Hasan Ağa çok zam edivemişin.”
-“Yav ben markete bin beş yüze bırakıyom o da iki bine veriyo. Zammı o koydu.”
-“Yok len ona da sorduk. Yemin billah ediyo senin oğlan her iki güne bir, yüz yüz zam ediveriyomuş. Sütü senin oğlan bin dokuz yüz etmiş o da iki bine satıyomuş.”
-“Valla komşula benim bildiğim biz südü bin beş yüze veriyoz. Bunda bi yalan olsa gerek.”
-“Yok yav senin oğlan diyomuş ki inekler dolara dolandı. Dolar yiyo. Ondan zam ediveriyom.”
-“O ne demek komşula, ne doları?”
-“Bizden demesi sen bi araştır. Yav o kadar insan var ineği çanağı olmayan. Yazık günah bebeleri var. İnsan bu kadar fırsatçılık etmez. Bi şaşal süt on bin olur mu? Bir aya kadar on beş bin olecek de diyomuş senin Raci.”
-“Valla komşula ben bi araştırıyım. Ne on beş bini?”
-“Bak Hasan Ağa sen bu işi araştır yoksa şart olsun köylü seni tefeci diye dışlayıcı. Hatta o dürzü ölürse şart olsun namazını kılmam diyen bir dolu insan var. Biz bunları demeye geldik. Gayri gersini gendin bilin.”
Mıstafa Çavuş ve Kel Üssüğün Ali kahvelerini bile içmeden Hasan Ağa’nın evini terk etmişlerdi. Hasan Ağa köylünün kendine bu kadar gönül koymasına razı olamazdı. Hemen kalkıp markete gitti. Market sahibi Kara Fadik’in Memiş, Hasan Ağa’yı karşısında görünce şaşırdı. Hemen buyur etti. Hasan Ağa direk meseleye girdi:
-“Ulen Memiş, Raci sana sütü kaçdan bırakıyo?”
-“Valla Hasan Emmi iki güne bi zam edip duru. Şimdi bin dokuz yüz. Pazartesi de iki bin olcek dedi.”
-“Öle şey olu mu? Sene bin beş yüze bırakmıyo mu?”
-“Valla Hasan Emmi durum böle. Ben kaç kere “Bak Raci kadeş” dedim. “Sen her gün sütün fiyatını artırıp durun.” dedim. “Millet de bana sövüp duru.” dedim. “Buna bir çare bul.” dedim. Bana “Valla Bakkal Memiş işine gelirse böyle. Dolar her gün iniyo çıkıyo. Sen satmazsan satacak bulurum. Emme yemi de senden almam. Bu inekle dolar yeyip duru.” dedi.
-“Ne demek dolar yeyip duru?”
-“Valla Hasan Emmi hatta “Bizim inekler dolara dolanmış.” dedi. Ben de bi şey anlamadım.” Hasan Ağa hemen marketi terk edip eve doğru traktörü sürdü. Eve girer girmez Raci’ye seslendi. Gelini:
-“Raci ahırda süt sağıyor” deyince hemen sağımhaneye koştu. Raci inekleri sağıyordu. Babasını görünce beti benzi attı:
-“Hayırdır buba, sen heç ahıra girmezdin?”
-“Ulen buynuzlu süte zam edip durumuşun. Köylü
avradıma sövüp duru. Hani sütü bin beş yüze veriyodun? İki bin etmişin ya la. Şimdi de beni mi kazıklıyon dürzü?”
-“Yok valla buba durum bildiğin gibi değel.”
-“Nasıl ya la? Bi de inekle dolara dolandı demişin. O ne demek oleyo?”
-“Valla buba nasıl desem sene?”
-“Ulen senin garnında bi kazan aş eğleniyo da ağzında bir çif laf duramıyor mu? Niye dolar lafı edip durun? Len millet dolara kızıp duru, bilmeyon mu köpoğlu?”
-“Buba valla durum bildiğin gibi deel.”
-“Nasıl deel len.”
-“Yav bizim dolar torbasını samanlığa astımdı ya?”
-“Eee?”
-“Sen fare ipi kemir, torba olcek hayın balyelerin üstüne düş. Onu da görmeden yem garma makinesine atmışık. Balya, silaç ve yem ile parça parça olmuş paralar.”
-“Eeee?”
-“Eeesi sen. İnekle bi güzel dolarları yemiş. Ben de süte zam ederek zararı telafi etmeye çalışıyon durum bu.”
-“Neey ulen desene ocağıma incir ağacı diktin! Beni maffettin len dürzü! Malımı telef ettin de üç kuruş zamınan telafi edecen öle mi?
-“Demek ki nasipten çıkmış buba. Sene o kadar dedik şu parayı biz de bozdurak bundan hayır gelmez
diye.”
-“Len ne zaman dediniz?”
-“Yav buba ben dedim, senin bene etmediğin küfür kalmadı. Hem acanslarda bu devletin başındaki adam demedi mi dolarlarınızı bozdurun diye? Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olduk buba.”
Hasan Ağa’nın kulakları uğulduyor, söylenenleri duymuyordu. Göğsüne sanki dolarları yiyen ineklerin
hepsi birden oturmuş gibiydi. Elini göğsüne götürdü. Olduğu yere yığıldı. Raci “Buba, buba!” diye bağırarak babasına koştu. “Yetişin ulen bubam öleyo!” diye feryat ediyordu.


Yorumlar - Yorum Yaz