ÇEKİLİŞ VAR

Elindeki üç gömlekle kasaya yaklaşan işçi emeklisi Hulusi sıra kendisine gelince ürünleri kasiyere uzattı. Kasiyer işini adeta bir makine gibi yapıyordu müşterisine:
-“Peşin, taksit” diye sordu. Hulusi:
-“Peşin, peşin.” dedi. Kasiyer seri bir şekilde barkodları okuttu:
-“99 TL efendim. 1 TL’lik daha ürün alırsanız AVM’nin hediye çekilişine katılabilirsiniz.” Akşama kadar çarşı pazar dolaşan Hulusi, tam olarak anlayamamıştı:
-“Çekiliş mi?” dedi. Kızın ses tonu bir anda sertleşti, tezgâhın önündeki çorapları göstererek:
-“Amcacım şuradan 3-5 liralık bir şey daha al, katıl işte. Araba veriyorlar.” dedi. Hulusi:
-“İyi katılalım.” dedi. Kasiyer:
-“Bay, bayan, çocuk?” diye sordu. Hulusi iyice sersemlemişti sanki:
-“Bilmem, fark etmez.” dedi. Kasiyer öfkeli şekilde bir erkek çorabı alıp barkod okuyucuya okuttu:
-“104 TL.” dedi. Hulusi, ödemeyi yapıp poşeti aldı. Bir elinde poşet, bir elinde fiş vardı. Bu arada kasiyer diğer müşteriye geçmişti bile. Hulusi, geri dönüp:
-“Çekiliş?” dedi. Kasiyer başını kaldırmadan:
-“Danışmadan kupon alın.” dedi. Hulusi, mağazadan çıktıktan sonra danışmadaki kupon kuyruğuna geçti. Sıra kendisine gelince, danışmadaki görevliden form doldurması gerektiğini öğrendi. Sıradan çıkıp duvarın dibindeki masaya doğru yöneldi. O sırada hediye olarak verilecek arabayı gördü. Araba reklam amacıyla AVM’nin içerisine sokulmuştu. Arabayı görünce gülümsedi. Araba da Hulusi’ye gülümsedi sanki. Gülümsemekle kalsa iyi bir de tatlı tatlı bakıp “Gel gel” diye işaret etti. Hulusi arabanın yanına gitti, sağına soluna alıcı gözüyle baktı. İki elini kalçalarının üzerinde birleştirip arabanın etrafında dolaştı. Kapısına bir el attı. Kapı açıktı. Kafasını uzatıp arabanın içine iyice baktı. Araba sanki kucağını açmış, “Gel otur şöyle.” diyordu. Dayanamadı, koltuğa oturup direksiyonu sağa sola çevirdi. O da ne, araba çalışmasın mı? Ortalıkta gezinen insanlar sağa sola çekilip yolu açtılar. Araba hareket etmeye başladı, Hulusi’ye AVM’nin içerisinde birkaç tur attırdı. Giriş kapısına geldiklerinde karşılarında güvenlik görevlisini buldular. Güvenlik görevlisi, bir elini havaya kaldırmış, diğer eliyle dışarıya doğru geç işareti yapıyordu. Hulusi direksiyonu kırdı, birden AVM’nin ana kapısı tamamen açıldı. Kapıdan çıkıp şehrin içine turlamaya başladı. Oysa Hulusi araba kullanmayı bilmezdi. “Demek ki bu kadar kolaymış.” dedi kendi kendine. Doğruca eve gidip hanımına arabayı göstermek istedi. Evin önüne gelip kornaya bastı. Korna sesi gelir gelmez, birden başını kaldırdı, gözlerini açtı. Sağına soluna baktı. Evin önünde değil AVM’deydi. Meğer bir an içi geçmiş, kafası direksiyonun üzerine düşünce korna çalmış. Kornanın sesini duyan güvenlik görevlisi arabanın yanına geldi.
-“Beyefendi, arabanın içine binmek yasak.” dedi. Hulusi:
-“Kusura bakma, çıkıyorum hemen.” dedi. Arabadan çıkıp doğruca formu doldurmaya gitti. Giderken dönüp dönüp arkasına bakıyordu. İçinden: “Bu araba bana çıkacak.” deyip duruyordu. Formu dikkatli bir şekilde doldurmaya başladı. Kendi telefon numarasını yazdıktan sonra ne olur ne olmaz diye karısının numarasını da yazdı. İçi rahat etmedi. “Hanım telefona bakmaz.” diyerek formu yırtıp attı. Yeni forma, kendi telefonunun yanına oğlunun telefonunu da yazdı. Oğlana hiç güveni yoktu. Arabanın üstüne konabilirdi. Ama fiş Hulusi’nindi. “Olsun ne olur ne olmaz.” dedi, bir form daha aldı. Sadece kendi telefonunu yazdı. Ya ulaşılamazsa, ya şarjı biterse… Yeni bir form daha aldı. Kendi numarasıyla birlikte hanımının numarasını yazdı. Bir de kızının numarasını mı yazsaydı acaba? Çekiliş zamanında köyde möyde olurlarsa, köyde telefon çekmezdi. Üçüncü bir numara yazacak yer kalmadığından yeni bir form alıp doldurdu. Kendinin, hanımının, kızının telefonunu küçük küçük yazdı. Diğer bilgileri doldurdu. Adres kısmına gelince yine tereddüt etti. Apartmanda kim kime dum dumaydı. Geçenlerde sigortadan gelen kâğıt ellerine ulaşmadan kaybolmuştu mesela. Ya öyle bir şey olursa… Nereyi adres vermeli? Sonradan Hulusi’nin aklına posta kutusu geldi. Posta kutusunun üstüne, adını soyadını daire numarasını yazarsa problem olmazdı. En iyisi çekiliş yapılana kadar köye de gitmemekti. Böylece telefonun çekti, çekmedi derdi de olmazdı. Formu doldurduktan sonra birkaç defa baştan sona okuyup kontrol etti. Bir eksiklik görünmüyordu. Sıraya geçti. Sıra kendisine gelince, fişi uzattı. Danışmadaki bayan:
-“Amca formu alayım.” dedi. Bilgisayara kaydetti. Sonra da fişleri istedi. Yazıcıdan bir kupon çıkarttı. Kız, fişi, damgaladı, kuponu da fişe zımbalayıp Hulusi’ye uzattı.
-“Amca fişi ve kuponu kaybetme.” dedi. Adam:
-“Kaybolursa?” dedi. Kız:
-“Ödül kazanırsan bunları göstermen lazım, değilse ödülü alamazsın.” dedi. Hulusi, elini süveterinden içeri sokup gömleğinin yaka cebine kuponu yerleştirdi. Elini çıkardıktan sonra yan tarafındaki aynaya bakıp gülümsedi, sağ elini 2 defa cebinin üzerine vurdu. Bu iş tamamdı. AVM’den çıkmadan önce arabanın sağına soluna tekrar baktı. Arka camda bir iki parmak izi gördü. Gözlük bezini çıkarıp izleri sildi. İçinden arabaya şöyle bir öpücük kondurmak geldi. Yapmadı. O sırada arabanın etrafında birkaç çocuk belirdi. Onlara: “Çekilin lan arabamın etrafından.” diyecek oldu. Bunu da yapmadı. Çocukların anne babası da gelip arabaya baktılar. Adam, arabanın içine bindi. Bu kadarı fazlaydı artık. Hulusi, hemen güvenliğin yanına gidip:
-“Olmaz ki böyle. Önüne gelen biniyor. Belki bana çıkacak, kilitleyin kardeşim arabayı!” dedi. Güvenlik:
-“İnşallah sana çıkar amcacığım. Ben uyarırım şimdi” dedi ve arabaya doğru yöneldi. Arabaya binen adamı indirdi, kapıyı da kilitledi. Hulusi’nin içi şimdi rahat etmişti. Güvenlik görevlisi yanına gelince ona:
-“Akşam da burada mısın sen?” diye sordu. Güvenlik görevlisi:
-“Üç vardiya çalışıyoruz amca. Ben 4’te gideceğim başka arkadaş gelecek.” dedi. Hulusi:
-“Akşam da bekleyen var yani?” dedi. Güvenlik görevlisi:
-“Tabii var. 24 saat nöbetteyiz.” dedi. Hulusi:
-“Aman arabaya bir şey olmasın.” dedi. Güvenlik görevlisi:
-“Merak etme, biz olmasak da kameralar var.” dedi. Hulusi işi garantiye almak istiyordu:
-“Siz yine de bekleyin.” dedi. Güvenlik görevlisi gülümsedi:
-“Tamam, amca tamam.” dedi. Hulusi, arabaya son bir defa baktıktan sonra kapıya yöneldi. Bir an aklına kupon geldi. Ceplerini yokladı. Gömlek cebindeki sertliği hissedince, bir oh çekti. Eve varıncaya kadar aklında hep araba vardı. İçine doğruyordu. Ona çıkacaktı. AVM’nin servisiyle giderken yoldan geçen arabalara daha bir dikkatli baktı. Birkaç tanesini görünce içinden: “Rengi beyaz olsa aynı benimkinden.” dedi. Sonra beyaz bir araba gördü: “Hah işte aynısı.” dedi. Sonra: “Yok benimki daha güzel.” dedi. Yol bitti, eve geldi. Apartman kapısından girerken, posta kutusuna baktı. Üzerindeki yazı okunmuyordu, kutunun hangi daireye ait olduğu belli değildi. Eve çıkıp kâğıt, kalem ve yapıştırıcı aldı, geldi. Kutunun üzerine büyükçe adını ve daire numarasını yazdı. Tam eve çıkacaktı ki, posta kutusunun anahtarını kaybettikleri geldi aklına. Eyvah ki ne eyvah! Hemen ertesi gün yeni bir posta kutusu almalıydı.
Eve çıkarken, kuponu nereye saklayacağını düşünüyordu. Hanımına emanet etse kupon ya kaybolur ya da çöpü boylardı. “En iyisi gardıroba koymak.” diye düşündü. Karısına sıkı sıkı tembih edip kuponu gardıroba koydu. Birkaç saat sonra içi rahat etmedi. Karısı burada görürse kuponu kesin atardı. Oradan alıp komedinin çekmecesine koydu. Gecenin bir yarısı kan ter içerisinde kalktı. Hemen komedine koştu. Neyse ki kupon orada duruyordu. Kuponu oradan alıp misafir odasındaki koltuğun altına koydu. Sabah erkenden çıkıp posta kutusu almaya gitti. Çarşıda aklına kupon geldi. Belediye otobüsünü bekleyemedi bir taksiye atlayıp geldi. Hemen eve çıkıp koltuğun altına baktı, kupon yerli yerindeydi. Kuponun yerini yine değiştirdi. Bu defa televizyon ünitesinin altına koydu. Aşağı inip posta kutusunu monte ettikten sonra yine eve koştu. Kupona bir şey olacak diye aklı çıkıyordu. En sonunda kuponu kanepenin altına tapu, evlilik cüzdanı ve askerlik tezkeresinin olduğu poşete koydu.
Ertesi gün ekmek almadan dönerken aklına arabayı nereye koyacağı geldi. Apartman sakinlerinin çoğu araçlarını yol boyu gelişigüzel park ediyordu. Kimileriyse apartmanın arkasına koyuyordu. Yeni arabayı yol kenarına koymak olmazdı. Birkaç yıl önce çöp kamyonu bir arabaya sürtünüp geçmişti. Maazallah yine böyle bir şey olabilirdi. Apartmanın arkasında da çocuklar top oynuyordu. En iyisi kapalı bir garaj yaptırmaktı. Yukarı çıkmadan apartmanın bahçesinde keşif yaptı. Bahçeyi kendince adımladı, ölçtü. Bir köşeyi gözüne kestirdi. Eve çıkınca karısına garaj yaptıracağını söyleyince kadın köpürdü, çıktı:
-“Manyak mısın sen be adam! Araban yok, bir şeyin yok, garajı ne yapacaksın?” dedi. Hulusi:
-“Çekilişten çıkacak.” dedi. Kadın:
-“Deli deli konuşma! Nerden belli çıkacağı?” dedi. Hulusi:
-“Görürsün çıkacak. İçime doğuyor.” dedi. Kadın:
-“Çıksın o zaman düşünürsün. Hem senin ehliyetin bile yok arabayı nasıl kullanacaksın?” dedi. Hulusi’nin içine bir ateş düştü: ehliyet. Bu defa:
-“Ben en iyisi ehliyet alayım.” dedi. Kadın:
-“Araban yok, ne yapacaksın ehliyeti bu yaştan sonra?” diye çıkıştı. Hulusi birden bağırdı:
-“Çıkacak diyorum anlamıyor musun be kadın!” Kadın:
-“Ne halin varsa gör, ben seninle uğraşamayacağım.” deyip mutfağa gitti. Hulusi koltuğa oturup kara kara düşünmeye başladı. Arabayı nasıl kullanacaktı? AVM’de uyuklayınca çok kolay sürmüştü ama acaba gerçeğini nasıl sürebilirdi? Akşamüstü eline bir metre alıp garaj için düşündüğü yeri ölçmeye indi. Aklında ise arabayı nasıl kullanacağı vardı. Çocuklar garaj yapılacak yere kale kurmuşlar top oynuyorlardı.
-“Az ötede oynayın.” dedi onlara. Çocuklar Hulusi’yi dinlemiyorlardı. Ölçü almaya çalışırken birkaç defa koluna, bacağına top çarptı. Hava kararmaya başlayınca karşı komşu balkona çıkıp çocuğunu eve çağırdı. Çocuk annesini dinlemedi. Kadın, işten gelen kocasını çağırdı. Bu defa baba balkondan çocuğu çağırdı. Çocuk onu da dinlemedi. Baba:
-“Geliyorum, şimdi görürsün sen.” deyip aşağı indi geldi. Hulusi’yi görünce :
-“Kolay gelsin.” dedi, çocuğu unutup ayaküstü lafladılar. Hulusi, komşusuna çekilişten bahsetmedi ama garaj yaptırmak istediğini söyledi. Komşu:
-“Araba mı alacaksın? Çok iyi, şimdiden hayırlı olsun.” dedi. Hulusi:
-“Bakalım, düşünüyorum bir şeyler.” dedi. Sonra bir an komşusundan yardım istemek geldi aklına:
-“Senin ehliyetin vardı değil mi” diye sordu. Komşu:
-“Olmaz, olur mu? Ben 18’ime girer girmez aldım ehliyeti.” dedi. Hulusi:
-“Ben ihmal ettim, almadım. Bu yaştan sonra alabilir miyim, alırsam kullanabilir miyim bilmiyorum?” dedi. Komşu:
-“Düşündüğün şeye bak Hulusi Abi. Ne zaman istersen, saat kaç olursa olsun, çal kapımı, seni istediğin yere götürürüm.” dedi. Hulusi’nin gözleri parladı:
-“Sahi götürür müsün?” dedi. Komşu:
-“Ebette götürürüm.” deyince Hulusi çocuk gibi sevindi. Garajın ölçüsünü komşusuyla birlikte aldılar. Hulusi, hemen ertesi gün malzemecilere gidip fiyat sordu. Garajın maliyeti tahmininin çok çok üstündeydi. Bir malzemeci, yarısı peşin yarısı taksitle malzeme vermeyi kabul etti. Hulusi, kendince bir plan yaptı, her ay maaşından belli bir miktar koyacak, çekiliş yapılıncaya kadar garajın yarı parasını biriktirecekti. Geri kalanını taksit taksit ödeyecekti. Günler, aylar geçti. Bu süre zarfında sık sık AVM’ye
gidip arabayı gördü. Parmak izi, el izi olan yerleri sildi. Arabanın yanındaki puflara oturup saatlerce onu izledi. Arabaya dokunanlara içten içe kızdı. Arabanın orasını burasını kurcalayanları güvenlik görevlisine şikâyet etti. Sonunda çekiliş günü geldi, çattı. Kanepenin altındaki poşetten kuponu ve fişi alıp AVM’ye gitti. AVM her günkünden daha kalabalıktı. Genişçe bir alana platform kurulmuş, platformun önüne sandalyeler sıralanmıştı. Hoparlörlerden müzikler çalınıyordu. Arka taraflardan birisi
Hulusi’ye yer verdi. Bulunduğu yer sahneye çok uzak olduğundan hiçbir şey görmüyordu. Sesleri dinleyerek olup biteni anlamaya çalıştı. Toplar döndü, numaralar belli oldu. Hulusi, daha numaraları kontrol edemeden talihlinin adı soyadı bilgisayardan bulundu: Savaş Güçlü. Hulusi, bir şeyler söylemek istedi ama konuşamadı. Kupon titreyen elinde sallanıyordu. Talihliyi telefona bağladılar. Telefondaki adamın şen şakrak sesi hoparlörlere verilmişti. Talihli:
-“Valla hiç beklemiyordum. Benim ve eşimin arabası var. Bunu oğlana veririz artık. Çok teşekkür ederiz.” dedi. Hulusi bir an için yerinden hiç kalmayacağını düşündü. Sunucunun sesini duyunca umutları yeniden yeşerdi, mağazalardan birine daldı:
-“Önümüzdeki yıl 10 araba vereceğiz. Bugünden itibaren en az 100 TL’ik alışveriş yaparak kupon alabilirsiniz.”


Yorumlar - Yorum Yaz