ŞAİR/YAZAR HABERLERİ/altı

Şenol Korkut: İkinci kırkından gün alalı çok oldu ama bekarlık sultanlık saçmalığına bir türlü son veremedi. Kimine göre önce karıyer sonra evlilik ondan sonra da ‘kara yer’ gelir derler ya siz sadece kara yere eninde sonunda gideceğimizi bilin. Sayın Korkut kimseyi ürkütüp korkutmadan doçent olduktan sonra evlenme planı yapacağını söylüyor. Plan yapmasına bir şey demiyoruz amma velakin bu yaştan sonra ancak “Beni ne doktorlar, ne hakimler hatta kaymakamlar bile istedi.” deyip koca beğenmemekten turşuya kaçmış kızlara kalacak bu gidişle.
Muharrem Dayanç: Eskişehir’de konakladığımız dönemlerde arı sıra görüşürdük ama profesör olup İstanbul’a gittikten sonra telefonda dahi görüşemez olduk. Yazları Geyve’ye gideceğini hatta orada dedesinden miras kalan tarlanın bir evleğinin bir köşesine prafabrikten bir ev kondurup kendi ayvaları ile ilgileneceğini ve bir daha Ayvalık’a gitmeyeceğini tahmin ediyorum. Ara sıra sosyal medyada görünse de daha çok kendi içinde dolaştığını söyleyenler var. Yalanımız varsa lütfen düzeltin.
Talat Ülker: Herfene Dergisi’ni Herfene Yayınları’na çevirdikten sonra şairlerin heyecanını kursağında bıraktı. Şimdi ne dergi var ne yayınevi. Nerede bir şiir meclisi var orada olduğu söyleniyor. Duyduğumuz en son haber ise şöyleydi herhalde: Ardahan’da Türkgözü sınır kapısından içeri girip dip dedelerimiz zamanında adı Ahıska, gavurların eline geçtikten sonra Akhaltskhe olan şehirde Rabati Kalesi’ni Hanifi İspirli ile birlikte zaptetmiş, yanlarında Türk bayrağı getirmedikleri için kalenin bize geçtiği tescil edilememiş. “Kraliçeler kraliçesi” Azize Tamara’nın şehir meydanındaki devasa heykeli yanında iç geçirerek deklanşöre yakalandığı rivayetler arasında dolaşıyor.
Bünyamin K: Kahramanmaraş, Bursa, Osmaniye, tekrar Kahramanmaraş seferinden sonra “mitili İstanbul”a attı. Kahramanmaraş’ın zamanında en yakın beldesi olan Kültür, büyük ve küçük olarak iki mezraya ayrılır. Şairin akrabaları Büyükkültür soyadını kullanırken muhtemelen “Büyükkültür’den misin, Küçükkültür’den mi?” sorularıyla daha fazla muhatap olmamak için soyadının ilk harfini kullanır. Bursa’da İnsan Saati, Kahramanmaraş’ta Kuyudaki Koro’dan sonra şiire ara, ressam olmaya karar verdiğini tahmin ediyoruz. Bir ara bıyıklarını Salvador Dali’ye özenerek yukarı doğru burduğunu biliyoruz ama bıyıklarının paladan kılıç şeklini alamadığının farkına varıp varmadığını bilmiyoruz.
Necip Tosun: Bir taraftan hikaye üzerine derin analizler yaparken bir taraftan da güzel öyküler yazmaya devam ediyor. Kırk Yılın Hikâyesi Sempozyumu’nda sonra Duran Boz’un kıraathanesinde Edebiyat ve Hayat konulu muhabbetine dahil olduk. Hikaye üzerine kafa yoran bir öykücü. Ansızın Hayat kitabını kızıma imzaladı. Kızım okudu ben dinledim bu arada ikimiz de okumuş sayıldık. En son nerede, nasıl göründüğünü de kendisinin ağzından alıntılayalım: “Parkta Proust okurken kızım Öykü baskın yaptı. O an... Biraz sonra Sezai Karakoç’un “Monna Rosa” şiirini ezberden okumaya başladı.” Her ne kadar da kızının adını Öykü olarak koysa da Öykü’nün bu eylemi şair olacağına dair bir işaret fişeği olabilir. Hem öykü babasından daha iyi bir hikayeci mi olacak!
Fatih Budak: Ankarada yaşadığı dönemlerde Yediiklim dergisi şairleri arasında olduğunu tescillemek için Ayanfer’e Mektuplar isimli bir şiir kitabı çıkardı. Ankara’dan rızkı kesilip Kilis 7 Aralık Üniversitesi’ne akademisyen olarak gelip ayağı yer tutmaya başlayınca Edebiyat Ortamı’nda edindiği tecrübelerini gün yüzüne çıkarmak için Âsî isimli iki aylık bir edebiyat dergisi çıkarmaya başladı. Biriktirdiği paralarla Niğde’de iğde ve elma bahçesi aldığını tahmin ediyoruz.
Metin Demirci: Zamanın behrinde Çorum’da bir kıraathaneyi küllük haline getirip bu küllükte Orhan Kuyu, Mehmet Solak, Hüseyin Kır ve diğer edebiyatseverleri biraraya getirerek “Çorumlunun yaptığını kimse yapamaz.” dedirtmişti. Bir zamanların popüler dergileri arasında gösterilen Aylık Dergi’nin önemli şairleri arasında gösterilirdi. Kırağı Şiir Dergisi Yayınları arasında Ne Çok Sen Varmışsın Senden Sonra isimli şiir kitabı da o serinin önemli kitapları arasında yer bulmuştu. Erk ve Şimestig kitaplarından sonra başka kitap yayınladı mı bilmiyoruz. Bir ara kendi köyünde muhtarlık yaptığı, arı kolonisi kurduğu, Çorum’a yolu düşen şairlere bal ikram ettiğini de duyduk. Yerin yüzünde üç kez karşılaktık. İkincisinde Kenan Yaşar ile Kahramanmaraş’a gelmişliği ve bize leblebi ikram etmişliği vardır. Çorum’da ara sıra yayınını aksatsa da Aşkın E-Hali isimli bir dergi çıkarmaktadır. Harbi bir insandır. Sözü dinlenir sofrası şenlendirilir. Başka da ne deyim de ne söyleyim erenler...


Yorumlar - Yorum Yaz