VAZİYET

Günler geçiyor, geceler geçiyor… Tutabilene aşk olsun. Tutamayana meşk olsun.
Bu ayın da bitmesine az kaldı.
Gecelerden bir gece, mısralar hece hece… Kim dinler kim anlar, çözülsün bu bilmece diyerek selâm ve hürmetle başlayalım.
 
Şükürler olsun ki buldum bir damar
Ondan ötrü yedim bin türlü şamar
Sanma ki benden bahtsızdır şu çomar
Kapılar önünde bekledim durdum
Kapı önlerinde bekledim durdum
Nasibim bir yerde ben başka yerde
Bir tat görmedim neş’ede kederde
Sonunda gözüme indi bir perde
Başımı duvardan duvara vurdum
Başımı taşlara vurdum da vurdum
Kargayı şah ettiler başımıza
İnsaf edip bakmadan yaşımıza
Ballı zehir kattılar aşımıza
Sanki bozuk düzeni ben uydurdum
Şu bozuk düzeni ben mi uydurdum
 
Bir hikâye kahramanı düşünün… Konuşurken bütün sesleri kalın söylüyor. Başka bir maksatla değil, dili dönmediği için.
 ‘Üzüm’ diyemiyor, ‘uzum’ diyor.
‘Ekmek’ diyemiyor, ‘akmak’ diyor.
‘Bekir’ demek isterken ‘Bakır’ çıkıyor ağzından.
Bu şiiri bir de onun ağzıyla okuyalım bakalım, hangi diyarların havası duyulacak…
*
VAZIYAT
 
Şukurlar olsun kı buldum bır damar
Ondan otru yadım bın turlu şamar
Sanma kı bandan bahtsızdır şu çomar
Kapılar onunda bakladım durdum
Kapı onlarında bakladım durdum
Nasıbım bır yarda ban başka yarda
Bır tat gormadım naş’ada kadarda
Sonunda gozuma ındı bır parda
Başımı duvardan duvara vurdum
Başımı taşlara vurdum da vurdum
Kargayı şah attılar başımıza
Insaf adıp bakmadan yaşımıza
Ballı zahır kattılar aşımıza
Sankı bozuk duzanı ban uydurdum
Şu bozuk duzanı ban mı uydurdum

 


Yorumlar - Yorum Yaz