BİR KIZILDERELİ MASALI/iki

Son zamanlarda Uluyan Güvercin’in unutkanlık, muhakeme eksikliği, zaman ve mekân tâyininde güçlük, yapacaklarını tanımlayamama, başladığı işi tamamlayamama gibi davranış bozukluklarıyla kendisini gösteren ve beyin fonksiyonlarının zâfiyetiyle ortaya çıkan bir bunama şekli diye nitelenen Alzheimer hastalığından muzdarip olduğu gözlenmekteymiş. Uluyan Güvecin, hâkim güçlerin fısıltıyla söyledikleri her şeyi eksiksiz anlarken mağdurların ve mazlumların arş-ı âlâya çıkan feryatlarını hep duymazlıktan gelirmiş. Zira ustasından nasıl görmüşse öyle yapıyormuş. Ustası Bağırtan Öküz diye tesmiye olunan Sağır İbiş de işine gelmeyeni hiç duymazmış.
Meluncanlar Kabîlesi’nin bal tutan parmağını omzuna kadar yalayanlar taifesi olan “Yanayatan Kunduz Obası”nın başında ise “Kişneyen Arı” varmış. “Arpalıkların kâhyalığını zimmetine geçiren” Kişneyen Arı, yıllar yılı teşvikli dürümleri yedikçe semiren, kabîlenin mallarını kunduz gibi kemiren, trampa usûlü yâni “al takke ver külah” metoduyla yapılan ticâret neticesi haksız zenginler yetiştiren bir düşüncenin mümessiliymiş. Gamlı baykuş suratlı, mesut tavırlı, yılmaz tabiatlı olan Kişneyen Arı, kabîleye ait yolunmadık kaz, reis seçimlerinde desteğini almadık haylaz bırakmazmış. Kişneyen Arı, kabîlenin merhum ulu büyük reisi Gözü Kara Kısa Panter’in mirasını har vurup harman savurmuş, bütün iyi hasletlerini terk etmeyi, ne kadar yanlış ve hatalı uygulaması varsa hepsinin üstüne tüy dikmeyi maharet bilirmiş. Devamlı barış çubuğu tüttüren Kişneyen Arı, çok sık oynadığı “Bul karayı al parayı” oyununun paylaşım probleminden dolayı suratına yediği darbeyle el yumruğunun ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmiş. Yanayatan Kunduz Obası’nın “icazetli olarak Vahşi Beygir Obası’nın tapulu arazisine yapılmış bir gecekondu” olduğu iddia edildiği için kişnediği ortaya çıkan, bal yapmasa da iğnesiyle kızılderilileri sokan bu zat bu sebeplerden dolayı -ve de başkaca bir kahramanlık gösteremediği için- Kişneyen Arı ismini alabilmiş. Çok hızlı konuşması, bülbül gibi şakıyıp sular seller gibi nutuk irat etmesi, kabîlenin idâre heyetinde bulunmamasına rağmen hariçten gazel okumasıyla da tanınırmış. Kişneyen Arı’nın kir ve kurum sebebiyle alnı siyahlaştığı, urbasının her yanından pislik aktığı için çeşitli marka “af matik”lerle yıkanır, apâçi kadılarının huzurunda aklanmak yerine, kabîlenin efsunlu zırhının arkasına saklanmayı yeğlermiş.
Kızılderili Kabîlesi’nin en asil ve en mert, savaşçıları civanmert, fedakârlıkta cömert, ama talihi namert, idârecileri başa dert olan Soylu Kurt Obası mensupları, târihi geçmişleri itibâriyle gönlü ganî, bileği güçlü, sözünün eri kahramanlarmış. Gökyüzünü çadır, güneşi tuğ bilirlermiş. Soylu Kurt Obası’nın, şimdilerde “mâzi olan” kutlu mefkûresi mûcibince gündoğusundan günbatısına kadar bütün Meluncanları tek bir bayrak altında toplamayı, kutlu bir idâre, güçlü bir kabîle oluşturmayı gâye edinirlermiş. Soylu Kurtlar, ferâset basiret ve cesâretleriyle; gölgesiz bir adalet, insanlara muhabbet, mazluma merhamet, inanca dayalı bir vahdet inşâ etmeyi hedeflerlermiş. Eskiden esarete asla razı olmazlar, kuvvetin değil hakkın yanında yer alırlar, “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” diyerek hep zora talip olurlarmış. Solak Sansar Obası’yla, Kızıl Sırtlan Oymağı’na inanç ve töreye muhalif oldukları, kızılderililerin târihi düşmanlarıyla birlikte hareket ettikleri, bozkurta kin besledikleri için iyi gözle bakmazlarmış. Soylu Kurt Obası idârecilerinin, “Sarı Benizli Sır Kâtipleri” tarafından beyinleri esir edilmeden önce, kutsal ülkülerinde; Hakk’a teslimiyet, millete hizmet, töreye itaat, vatana sadakat, ahde vefâ, haksızlığa başkaldırı ruhu, tarihe bağlılık şuuru varmış. Soylu Kurt Obası’nın kutsal ülküleriyle olan bağları zayıflayınca, “Üstte mavi gök çökmeden, altta yağız yer delinmeden ili ve töresi” bozulmaya yüz tutmuş. Soylu Kurt Obası’nın yiğit savaşçıları, sarı benizlilerin sahte tebessümlerine, asılsız sözlerine, tatlı vaatlerine, ipekli kumaşlarına, ceylan derisi koltuklarına, ateş sularına, İçing Katun muadili eksik eteklerin alımına ve işvesine kanarak ya da kandırılarak “karabuduna benzemeye” başlamışlar.
Bir zamanlar “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diyen, hürriyet timsali bozkurtla kendisini özdeşleştiren, kırılan ama eğilmeyen, bükülmeyen, “Şu üç günlük dünyaya kula kul olmaya gelmedim” diyen soylu kurtlar, “adı uzlaşma aslı yozlaşma olan” ve sarı benizlilerin tezgâhlarında îmal edilen kurt kapanına düşmeye başlamışlar.
Kabîlenin âli menfaatlari idârecilerin şahsî hesaplarıyla çakışıp derin gölün sığ çıkarlarıyla uygunluk gösterince kurtlar kuzulaşmaya başlamış, daha doğru bir ifâdeyle kuzulaştırılmaya tâbî olmuşlar.
Soylu kurtların, kendi adına kendisinin karar vermemesi, kendi işini kendisinin görmemesi yüzünden, göbeği büyürken boynu inceliyormuş. Zaman içinde vücudu şişmanlarken pençeleri zayıflamış, gözleri miyoplaşmış, dili boğazına akarken sesinde değişiklikler meydana gelmiş, ulumasıyla meşhur olan soylu kurtlar melemeye başlamış. Bu sebeple olsa gerek, obanın reisine de “Meleyen Kurt” denilir olmuş.
Soylu Kurt Obası’nın yeni reisinin sesindeki bu değişikliğe rağmen, vücudundan hiçbir şikâyeti yokmuş. Kabîlenin diğer fertleri mide rahatsızlığına düçar olup şişkinlik çekse de Meleyen Kurt’un demir gibi midesi varmış. Kurşun yese sindirir, hiç hazımsızlık çekmezmiş.
Hatta eski kurt avcısı Uluyan Güvercin ve eşi Kasvetli Tilki’nin yenilir yutulur gibi olmayan söz ve davranışlarını bile içine çok iyi sindiriyormuş. Gerçi Meluncanların büyük çoğunluğu Meleyen Kurt’u -eski hasletlerinden dolayı- kabîlenin reisi olarak görmek istedikleri fikrini izhar etmişler ama Meleyen Kurt bunu bile: “Önümde yaşlı başlı Uluyan Güvercin varken onu tepelemek töreye yakışmaz!” diyerek kabul etmiyormuş. Fakat, Meluncanların yönetimsiz kalmaması, kuzulaşan kurtların mahzun olmaması, Uluyan Güvercin’in renginin solmaması, kabîledeki arıların açlıktan ölmemesi için “reis yamaklığıyla” iktifa etmeyi uygun görüyormuş.
Meleyen Kurt oba reisi olmadan önce “Mahcup Balta” diye anılırmış. Kasvetli Tilki’nin hakaretâmiz tutumuna rağmen Uluyan Güvercin’in reis yamaklığını kabul etmesi, yönetimde bir dolgu maddesi olarak yer tutması, figüran edasıyla ve etkisiz eleman sıfatıyla sesi soluğu çıkmadan oturması üzerine “Suskun Kurt” adını almış. Melüncanlar’ın yönetim merkezinde konuştuğu duyulmayan, en uzun ifadesi “Yorum yok.” olan Soylu Kurt Obası’nın reisi, rakımı yüksek yaylalardaki kurultaylarda ağzının ve dilinin olduğunu göstermek bâbından sert nutuklar çektiği için “Gürleyen Nehir”, ovada eski halini aldığından dolayı “Değişken Çağlayan”, haber tellalarını sertlik sergilemek adına payladığı için “Çakan Şimşek” diye vasfedilse de ona en uygun isim “Meleyen Kurt”muş. Bazılarına göre ise Meleyen Kurt’la, Soylu Bozkurt’un farkı, siyahla beyaz arasındaki fark mesâbesindeymiş ve bu da o kadar önemli bir fark değilmiş. Meleyen Kurt, kurdun melemesine itiraz eden, sarı benizlilerin sır kâtipliğine karşı çıkan, yapılanın uzlaşma değil yozlaşma olduğunu savunan ve hâlâ kuzulaşmayan kurtların “Ürkek değil erkek gibi davranılmasını, apâçilere verilen sözlerin yerine getirilmesini, Uluyan Güvercin’in dümen suyundan çıkılmasını, iktidarda iktidarsız kalınmamasını, tabanın küstürülmemesini, vs. vs. vs.yi ” beyhûde yere istemelerine, “Tavşan yamacı aştı / Kurtlar sandıktan uçtu” demelerine hiç mi hiç aldırmıyormuş.
Belki de gerçekleri gördüğü için, ismiyle müsemmâ olarak “İnan” diye söze başlayan ve gelişmeleri yorumlayan “Soyu Er Börteçine”, “Oba reisi taban değiştirmeye niyetli olduğundan ‘taban küsmesi’ne aldırmamakta ve onları yok sayarak ‘tavan kayması’ harekatı yapmaktadır. Soylu Kurt Obası’nı terk edip ‘Merkezdeki oymakların reisliğine bir daha giyinmemek üzere soyunduğu’ için ‘Yat-kalk-sürün!’ komutlarına ve etkisiz eleman olmaya itiraz etmiyordur. Meleyen Kurt’un tutum ve davranışları bir yanlışlık sonucu değil, yapılan şuurlu bir tercihin neticesidir. Çoğunluğu muhâcirlerden oluşan tavan kaymıştır. Buna rağmen zaman talep edilip sabır istenmesiyle amaçlanan hedef, tabanı yeni konjonktüre alıştırmak, zaman içinde fiili durumun ideal olduğuna inandırmak, tabana tavanın tercihlerini kabul ettirmek ve tabandan olabildiğince fazla insanı, tavanın yeni yerleşim yerine götürmektir. ‘Tavan her zaman doğru yapar, mutlaka bir bildiği vardır (?!); taban yanılır, tavan yanılmaz, tavanın hikmetinden sual olmaz...(!?!)’ anlayışından mülhem yerleşik bir mantık silsilesinin tezâhürlerini gösteren Meleyen Kurt; sistemin mutemet adamı olabilmek için tecihini ortaya koymuş, Soylu Kurt Obası’nın idealist apaçilerini gözden çıkarmış, istikâmetini belirlemiştir. “Sıra soylu kurtların kendi değerlendirmelerini yapmasında.” demekteymiş. Kim bilir bu düşünceleri yeni değildir; yeni hâl, belki de “Yeni Mahal” teşkilâtının özel istihbaratından kaynaklı bir tavırdan mülhemdir? Kim bilir?
Meleyen Kurt, Ulu Manitûların istediği doğrultuda uygun adım yürüdükten sonra, soldan hiza alıp, yanaşık düzen içinde hazır ola geçip tekmil vermeyi beklerken arkasına dönüp apaçileri tâdat etmeyi unutursa ahvâli, Virginia’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olan adamın haline döner. Bizden söylemesi...
Böylece, sistemin sır kâtipliğine soyunan Meleyen Kurt, Uluyan Güvercin ve Kişneyen Arı, büyük bir mutluluk içinde, “Üç Apaçi Atlısı” senaryosundaki rollerini ifâ edip Arizona’nın uçsuz bucaksız çöllerinde at koşturuyormuş. Şimdilik onlar muradına ermiş gibi görünse de bu masal burada bitmezmiş. Bu masalın devâmını inşaallah anlatırız. Kim bilir belki de, hiç zannetmem ama “bin yıl” da sürebilir.
Masalın bu bölümü burada biterken gökten üç elma düşmüş ve bu elmaların en irisinin ambalaj kâğıdında “Yolun Sonu Görünüyor” isimli bir şiir yazılıymış.
Allah (c.c.) apaçilerin de encâmını hayreylesin.
Onlar ermiş murâdına, biz çıkalım kerevetine.


Yorumlar - Yorum Yaz