GARA LASTİK-erhançam

Geçmiş, hüzünlü bir şarkı gibi, ikindi sonraları pencere kenarlarını süsler Anadolu’da. Ciğerlerimize işleyen bir cigara dumanı kadar gerçektir genzimizi yakan hatıralar. Durduk yere geçmişten dem vurulduğunda duyulur duyulmaz bir iç çekilir, gözler uzakta bir noktaya sabitlenir; içimizde damla damla birikmiş ne kadar acı varsa film şeridi gibi akar gözlerimizin önünden.
Geçenlerde bir fotoğraf gördüm internette: Bir çift kara lastik. Altında da küçük bir not: “Sizde hangi hissiyatı uyandırıyor?” Uzun uzun baktım fotoğrafa. Neler görmedim ki: Babamın gurbetten dönüşünü, anamın çocuk yüzünden mahallenin kadınlarıyla kavga edişini, abimin gecenin bir vakti iş dönüşü köpekten kaçarken çaya düşüp kayboluşunu…
Belleğimde çocukluğuma dair, babama ait bir görüntü var: Kapının önünde bebek mezarı kadar büyük bir kara lastik. Baba sözcüğü en çok da bu görüntüyle birlikte oturur zihnime. Uzak ülkelerden yılda bir iki sefer evimize gelip birdenbire çekip giden koca bir devdi çocukluğumun babası. Kara lastikleri hayran hayran seyrederdim, küçücük ayaklarımı içine sokup kaldırmaya çalışırdım. Ter kokardı içleri ama peynir kokuyor sanırdım ben yine de. Babam çok peynir yiyor demek ki diye sevinirdim peynirin nasıl bir şey olduğunu bilmeden. Anam güçlü kadındır. Kocası gurbete çıkmış her kadın kadar güçlü bir kadın. Eskilerin deyişiyle ‘hükümet gibi kadın’dır. Bugün bile anamdan çekindiğim kadar babamdan çekinmem. Ayağında kara lastiklerle mahallenin kadınlarına nota vermişliği, mahallenin çocuklarına nutuk çekmişliği çoktur. Dere kenarında bulduğumuz bir kara lastik teki yüzünden abimin dereye düştüğünü düşünen ve kara lastiği bağrına basıp ağıtlar yakmaya başlayan anam aynı günün akşamüzeri abimin ekin tarlasının içinde uyurken bulunmasıyla bu sefer de sevincinden kara lastiği öpmeye başlamıştı. Bütün bu hüzünlü çağrışımların yanı sıra kara lastik çocukluğumun futbol efsanelerinden biridir. Meşin kramponlar henüz hayatımıza girmeden önce ileri uç oyuncularının en büyük silahı normalinden bir numara küçük kara lastikti. Özellikle füze yollamanın en kolay yolu olan kara burun tekniğini en verimli kullanacağınız ayakkabıdır. Bilgisayar oyunlarının çocukları esir etmediği yıllarda sosyalleşme ihtiyacını gidermenin en iyi yollarından biri de mahalle maçlarıydı. Bu maçlarda hem farklı mahallelerdeki erkeklerle arkadaş olma fırsatı bulurduk hem de aşk mektubu yazabileceğimiz yeni bir kız bulmaya dair ümitlerimiz taze kalırdı. İşte böyle bir mahalle maçında efsaneleşti kara lastik.
Biz, çay kenarında bulduğumuz patlamış futbol topunun içine plastik top koyan, yırtılır korkusuyla ayakkabısız top oynayan çocuklardık. Her birimiz ikindi sonu, biçilmiş ekin tarlasında top oynayabilmek için sabahtan akşama kadar bir yerlerde çalışmak zorunda olan çocuklardık. Bütün takımı aynı anda bir arada bulmak için ya sokak lambasının ışığında gece yarısı idman yapmalıydık ya da mahallede bir cenaze olmalıydı. Bu yüzden her mevkiinin birkaç alternatifi olurdu. Anadolu insanındaki çok yönlülük biraz da bu mecburiyetin bir sonucu olsa gerek. Bir gün Solak Apo bir maç teklifiyle geldi. Yenimahalle’nin çocukları aşağı çayırda maç yapalım diyorlarmış. Gabak Gafacı hemen atladı:
-“Tamam oynayalım!”
Bartez Alaattin, itiraz etti:
-“Atlama lan hemen, nasıl yenicez biz onları?”
Füzeci Aydın, Alaattin’e dönüp;
-“Merak etme yeneriz, Ercan oynarsa kesin kazanırız.”
Hepimiz şaşkın şaşkın Aydın’a bakıyorduk. Ercan iyi bir oyuncuydu, orta sahayı derleyip topluyordu ama o oynarsa kesin kazanacağımızı nerden çıkarıyordu?
Aydın merakımızı anlamış olacak ki gülümseyerek devam etti:
-“Ercan bi gara lastik almış, görmelisiniz; topa bi vuruyo, doğru doksana!”
-“Peki oynar mı Ercan?” soruyu Kaptan Şeref sormuştu.
Aydın, kendinden emin bir şekilde yanıt verdi:
-“Kaptanlığı ona verirsek oynar.”
Bir çift kara lastikle takımın kaptanı olan Ercan, dört gol atarak galibiyetin de en önemli aktörü oldu. O günden sonra mahalle maçlarının gözdesi olan kara lastikler nice genç yeteneğin keşfedilmesine vesile oldular.
Eşyanın ruhu; bizi yaşadığımız toprağa, birlikte yaşadığımız insanlara, anılarımıza bağlıyor. Kara lastik, Anadolu’nun kara bahtının vücut bulmuş halidir.


Yorumlar - Yorum Yaz