HİNDİSTAN KRAMPONU-alisili

Benim ve ait olduğum çocukluk kuşağının yaşadığı Kahramanmaraş ve yöresinde giyilen en gösterişli, en cafcaflı ayakkabı, kara lastik ayakkabıydı. Bizim için o zamanlar çok değerliydi bu ayakkabı. Çünkü 4-5 ayda eskiyor ve yenisini zar zor alıyorduk. Yırtıldığı zaman dikiyor, patladığı zaman yapıştırıyor ve bu şekilde giymeye devam ediyorduk. Yenisini aldığım gün ise benim için bayram günü oluyordu nerdeyse.
Arkadaşlar hemen hayırlı olsuna gelirler, ben de böyle yeni bir ayakkabıya sahip olmanın gururuyla böbürlenirdim. Çünkü bu ayakkabı en büyük zenginlik kaynağımdı.
Belki de içinizden şöyle bir soru sorma ihtiyacı duydunuz: “Koskoca Kahramanmaraş’ta bundan başka alacak ayakkabı yok muydu?” Elbette vardır ama bizler çocuk olarak o zaman çarşıya, pazara pek götürülmezdik, seçme ve istediğini aldırma şansı neredeyse sıfırdı. Varsa yoksa kara lastik ayakkabıydı bizim dünyamız.
O zaman zenginlik, iyi giyinmek, gösteriş, kibir nedir bilmediğimiz için yoksulluğun vermiş olduğu hayat şeklinden dolayı ilk, orta ve lise yıllarıma kadar giymişimdir kara lastiği. Bu ayakkabıyla ilgili çok anım vardır. Ama bir tanesi hala bu günkü gibi tazeliğini koruyor.
1994 yılının temmuz ayında İnönü Üniversitesi’nin beden eğitimi bölümü sınavı için arkadaşlarla Malatya’ya gitmiştik. Malatya’ya vardık, üniversitede gerekli kayıtları yaptırdık ve sınav gününü beklemeye başladık. Sınav günü geldi, İnönü Stadı’na gittik. Sıramızı beklemeye başladık. Etraf gençlerle dolu, bayram yeri gibiydi. Herkes şortunu, formasını, spor ayakkabısını giymiş; kimi ısınıyor, kimi eğleniyor, gün bu şekilde devam edip gidiyordu.
Tabii bu ortamı görünce o güne kadar hiç yaşamadığım bir ezginlik oluştu içimde. Bir etrafa baktım bir kendime: “Aman boş ver!” dedim. Kendime küsmemeliydim çünkü kaderim buydu. Sıra bize geldi, koşu alanına alındık, hocalar son kontrolleri yapıyor. Sıra bana geldiğinde görevli hoca ayaklarıma bakıp şaşırarak: “Bu nedir kardeşim yav?” dedi. Ben de hiç bozuntuya vermeden: “Hindistan kramponu.” diye cevabı yapıştırdım.
Hoca gözlerini fal taşı gibi açarak: “O nasıl bir şey ya?” deyince ben iyice koptum: “Ayak tabanında 50 volt ceryan var, koşmama yardımcı oluyor.” dedim. Hoca şaşkın gözlerle hâlâ bana bakarken şaka yaptığımı, paramın ancak kara lastik krampon almaya yettiğini söylediğimde yanımdakiler nerdeyse gülmekten yere düşeceklerdi.
Velhasıl kelam ben de kara lastik ayakkabıyla ilgili böyle bir güzel bir anımı bu vesile ile tekrar hatırlamış oldum.
Allah kimseyi yoklukla sınamasın.
Şimdi istediğim ayakkabıyı giyebiliyorum.
Ama yaşadığım o günleri de hiç unutmuş değilim.


Yorumlar - Yorum Yaz