EMEKLİ MEBUSLAR KIRAATHANESİ-üç (Ankara Havaları)

O gün bazı işlerim olduğu için kıraathaneye biraz geç gitmiştim. Kapıdan girdiğimde bir de ne göreyim Çanakkale Eski Mebusu Vecihi Şençalar elinde bir gırnata ile döktürüyor. Mebuslar toplanmışlar etrafına onu keyifle seyrediyorlar.
Kısa fasıl bitince mebuslardan birisi: “Yahu biz neden bir koro oluştur muyoruz?” demez mi? Bizim adamlar durur mu herkes hurra “Tamam!” diye bağrışmaya başladılar.
Durumu Reis Ceyhun Zeydan Bey’e bildirmek bana düşmüştü. Reisi cepten aradım. Durumu kendine arz ettiğimde bana: 
-“Öğleden sonra geldiğimde ilgili arkadaşlarla durumu müzakere edelim.” dedi. Bu cevap üzerine bizimkiler başladı düşünmeye. Falan kanun çalıyor yaz listeye, falan bağlamacı yaz, falan kemancı yaz. Ben ha bire liste oluşturuyordum. Önümde bayağı bir liste oluşmuştu. Oradaki herkes bu işin şefliğini Vecihi Şençalar’ın yapmasında hemfikir olmuştu.
Vecihi Bey bendeki listeyi eline aldı şöyle bir göz gezdirdi: 
-“Eksik birkaç saz daha var. Onları da bulmak lazım.” dedi. Bu esnada kahveci Temel söze girdi:
-“Ben de kemençe çalarım. Beni de yazın.” Herkes “Tamam.” dedi ama Vecihi Bey’in yüzü bir buruştu ki Allah’tan Temel görmedi.
Öğleden sonra Reis kıraathaneye gelince hemen müzakereler başladı. Vecihi Bey kemal-i edep ile ayağa kalkıp önünü ilikledi:
-“Reis Bey, kıraathanemizde bir koro tesisi için arkadaşlar bendenizi şef sıfatı ile bu göreve münasip görmüşler. Zatıaliniz de uygun görürseniz işe başlamak isteriz.” dedi. Reis Bey boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı:
-“Değerli arkadaşlar sanat, bir milleti millet yapan asıl kültür unsurlarından birisidir. Sanatsız bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuştur. Elbette bu milletin bir ferdi olarak böylesine güzide bir topluluğun sanattan ayrı kalması düşünülemezdi. Öncelikle bu fikri ortaya atan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ancak sanat meselesi ihtisas ister, yetenek ister, duygu ister. Bu histen ve beceriden yoksun kişilere de bu icrayı dinlemek münasip olur. Şimdi Vecihi Bey’in bu konuda mahir olduğuna ben de taraftarım. Onun şefliği elbette münasiptir. Ancak kurulacak bu koro alaturka mı olacak, alafranga mı olacak; alaturka olacaksa sanat musiki mi icra edecek, halk musikisi mi icra edecek yoksa hafif müzik dediğimiz musikiyi mi, buna karar vermek lazım.” Bizim Temel hemen lafa atıldı:
-“Reis Bey alafranga bizi bozar. Türkü neyimize yetmiyor?” Tabii herkes gülüştü. Vecihi Bey söz istedi:
-“Efendim bizler orta yolu takip edeceğiz. Cemiyet üyelerimizden sazendelerimizin çalabildikleri her parçayı ister alafranga, ister alaturka icra edebiliriz, sorun yok.” Reis Bey bu sözden pek hoşlanmışa benzemiyordu:
-“Vecihi Bey kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Sazendelerimiz dediğiniz arkadaşlar neler çalarlar, hangi disiplin ile çalarlar bunları da bilmek gerekmez mi?”
-“Efendim musiki lisanının alfabesi notalardır. Notalar ise evrenseldir. Sadece bizim musikimize has bazı bemol ve diyezler vardır ki bunlar da makamların oluşumuna yarar. Zannımca bu sorunu hallederiz.” Reis Bey geri yaslanıp bir müddet düşündü:
-“Peki sazendeler kimlerdir, ne çalıyorlar bu arkadaşlar?” diye sordu. Vecihi Bey elindeki listeyi Reis Bey’e verdi. Reis Bey listeyi sesli olarak okumaya başladı:
-“Şef ve klarnet, Vecihi; kanun, Ali Galip Bey-Maraş; kemanlar, Sezer Cumhur Bey-Gaziayıntab, Halim Bey-Edirne; kemençeler, Kahveci Temel ve Sururi Bey-Rize; bağlama, Neşet Hürtaş-Kırşehir; gitar, Soner Bey-İzmir; piyano, Cemal Bey-İzmir; ud, İhsan Efendi-Elaziz... İyi de bir de ritim saz gerekmiyor mu? Darbuka falan...” Vecihi Bey gayet kendinden emin bir şekilde cevap verdi:
-“Efendim onun da duyurusunu yaparız, birisi illa ki çıkar. Ayrıca istekliler de hanende olacaklar. Müsaade buyurursanız haftada iki gün çalışalım. Mesela pazartesi ve çarşamba 10-12 arası münasiptir.” Reis Bey çaresiz boynunu büktü:
-“Olur.” dedi.
Koro oluşumu için gerekli duyurular yapıldı. İlk çalışma gününde tüm ekip hazır idi. Ama ne şamata... Birisi elini kulağına atıyor bir uzun hava çekiyor, birisi çıkıyor Dede Efendi’den bir şey söylüyor. İkisi üçü halay çekiyorlar. Derken korodaki sazlar ve hanendeler belirlendi. Provalar için repertuvar çalışması yapıldı. İlk bölüm sanat musikisi eserlerinden tertip edildi. 10 kadar şarkı seçildi. İkinci bölümde de 7 türkü ve aranjman dediğimiz hafif müzik tarzı 3 parça söylenecekti.
Her şey tamamdı da bir ritim saz bulunamamıştı. Vecihi Bey eline aldığı zilli bir tef ile çalışmaları idare etmeye çalıştı. Bu kadar farklı sazdan çıkan sesler de çok orijinal idi. Hele sanat musikisi eserlerinde elektro bağlama ve kemençe sesleri o kadar farklı geliyordu ki insan ister istemez gülüyordu.
Curcunalı çalışmalar epey bir süre devam etti. Sonunda bir konser verilmeye karar verildi. Ancak hâlâ bir ritim sazcı bulunamamıştı. Durum Reis Bey’e iletildi. Reis Bey konser için bir salon ayarlamak işini üstlenmişti. Gençlik Parkı’ndaki külltür merkezinin salonu ayarlandı. Ses teknisyenleri, davetiyeler her şey tamamdı. Ama hâlâ bir darbukacı yoktu.
Günler yaklaştıkça Vecihi Bey huzursuzlanmaya başladı. Sonunda Reis Bey’i koroyu izlemesi için bir çalışmaya davet edip o esnada bu sorunu dile getirmeye karar verdi. Reis Bey eşi ile geldi ve çalışmayı izledi. Gerçekten de koro bayağı bir mesafe almıştı. Çok beğendi ve ekibi ayakta alkışladı. Vecihi Bey bu durumdan gayet memnun olmuştu. Tam zamanı diyerek:
-“Efendim malumıaliniz bu çalışmalarda ritim olmazsa koroda yeknesaklık ve birliktelik sağlanamaz. Ritim şarkıların ve türkülerin hızını ayarlar. Biz de ritimci bulamadık gurubumuzdan. Zatıaliniz acaba TRT’den bir iki ritim saz ayarlayabilir mi?” 
Reis Bey birden ciddileşti:
-“Ne münasebet efendim. TRT’den gelen sazendeler para isterler. Biz zaten amatörüz, sizlerin aidatlarından başka da bir gelirimiz yoktur. Ritim sazı dışarıdan getirmek bize yakışmaz. Bu grupta da mebusluğundan bu güne kadar her toplantıda sıra kapaklarını çalmakla maruf onlarca adam var. Verin ellerine birer ritim saz, bakın göreceksiniz nasıl ustalıkla çalacaklar.”
Bu cevabı hiç beklemiyorduk. Bu arada Reis Bey ayağa kalkıp izleyicilere bir göz gezdirdi:
-“Aha bak müzmin muhalifler Cevdet Bey ile Ayhan Bey buradalar. Onlardan âlâ ritimci mi olur? Bu ikisinin mecliste sıra kapaklarını kırmışlıkları bile var.”
Sorun bu şekilde halledilmiş oldu. Gerçekten de ikisi, bir darbuka çalıyorlardı ki görmeyin gitsin. Hele Ankara havalarında öyle bir çalıyorlardı ki Şef Vecihi Bey’in bile ağzı açık kalmıştı.
 

Yorumlar - Yorum Yaz