Site Menüsü

KADROLU MUHTAR -XIII- (Turfanda Buğday)

İntikam zamanı gelmişti. İlk hedefimiz Çil Hasan’dı. Vakit kaybetmeden harekete geçtik. İnsanlar artık bizi fotoğraf çekerken görmüyorlardı. Kahvede, yolda, sokakta hep Serkan’la kafa kafayaydı. Çok önemli bir konuda konuşuyorduk güya. Tırı Mahmut ne konuştuğumuzu öğrenmek için çok çaba sarf etse de başarılı olamamıştı. Kahvede konuşurken alttan alttan Çil Hasan’a bakıyorduk. Çil Hasan bunun farkına varmıştı. Birkaç defa masamıza geldi.
“Hayırdır ne konuşuyorsunuz?” dedi.
“Hiç işte... Havadan sudan.” dedik.
“Bana bakıp konuşuyorsunuz.” dedi.
“Yoo, sana öyle gelmiş.” dedik. İnanmadı. Biz de inanmasını beklemiyorduk zaten. Böylece birkaç gün daha geçti. Çil Hasan kendisiyle ilgili bir şeyler konuştuğumuzu biliyordu. Bu yüzden bizi kollamaya başladı. O bizi biz de onu takip ediyorduk. Sonunda karşımıza geçti:
“Sizin derdiniz ne?” dedi. Serkan’la birbirimize bakıştık.
“Ne derdimiz olacak ki?” dedim.
“Bırak numarayı Muhtar, çıkar ağzındaki baklayı.” dedi. Artık açık konuşmanın zamanı gelmişti. Serkan:
“Uzatmayalım. Senin tarlaya talibiz.” dedi. Çil Hasan:
“Hangi tarla?” diye sordu. Serkan bana baktı. Ben:
“Şu senin Ak Gedik’teki tarlayı...” dedim. Çil Hasan şaşırmıştı:
“Neden ki?” dedi.
“Sat işte, Serkan’a.” dedim.
“Niye satayım durup dururken yahu?” dedi. Serkan:
“Köyünüzü çok sevdim. Buradan bir tarla almak istiyorum.” dedi. Çil Hasan iyice şaşırmıştı:
“Allah Allah, tarla mı yok kardeşim köyde? Git başkasından al.” dedi. Sonra bana bakıp:
“Sen satsana.” dedi.
“Benimkileri beğenmedi.” dedim. Serkan:
“Kaç para istersen veririm.” dedi. Hasan bu işte bir bit yeniği sezdiği için satmak istemedi:
“Benim satılık tarlam yok.” dedi. O satmam dedikçe, biz ısrar ettik. Razı olmadı. Kafasındaki soru işaretleri artmıştı. Bizi gördüğü yerde yanımıza geliyor, ağzımızı yokluyordu. Biz de her fırsatta:
“Sat şu tarlayı.” diyorduk.
Bir gün yine kahvede Serkan’la otururken yine Çil Hasan’a bakıp bakıp konuştuk. Kâğıda bir şeyler karaladık. Sonra aramızda tartışır gibi yaptık. Serkan güya sinirlenip masadan kalktı, ben onu tekrar oturtmaya çalıştım. Oturmadı, dışarı çıkıp yol boyu yürümeye başladı. Ben de arkasından çıktım tabii. Çaktırmadan arkama baktığımda Çil Hasan’ın da arkamızdan geldiğini gördüm. Beklediğimiz fırsat gelmişti. Köşeyi dönüp bir evin kuytusunda Serkan’la tartışıyorduk. Amacımız, konuştuklarımızı Hasan’ın duymasıydı:
“Serkan anlamıyor musun adam tarlayı satmıyor?” dedim. Serkan:
“Daha ne kadar bekleyeceğiz. Satmıyorsa gidip kazalım.” dedi.
“Yahu yakalanırız.”
“O zaman adama ortalık teklif edelim. Çıkardığımız üçümüze de yeter.”
“Sen bu Hasan’ı bilmezsin eğer tarlasında define olduğunu anlarsa bize bir şey koklatmaz. Kendisi çıkarır.”
“Nasıl çıkaracak? Biz olmadan defineyi bulamaz.”
“Çil Hasan içinde ekin olduğuna bakmaz gerekirse tarlayı baştan aşağı sürer yine de defineyi bulur.”
“Hiçbir şeye razı olmuyorsun Muhtar, ben bu işten vaz geçeceğim artık haberin olsun.” Hasan’a duyuracağımızı duyurmuştuk.
“Tamam sokak ortasında konuşmayalım yerin kulağı var. Gel evde konuşalım.” dedim ve Serkan’ı kolundan tutup oradan uzaklaştırdım.
Çil Hasan’ın kafasındaki parçalar yerli yerine oturmuş olmalıydı. Hemen o gün gök ekini biçmeye başladı. Bunu görenler, duyanlar şaşkındı. Herkes:
“Hasan sen delirdin mi, ekinlerin biçilmesine 2 ay var.” diyordu. Hasan’ın keyfi yerindeydi, milletin ne dediği umurunda değildi:
“Turfanda bu buğday, turfanda!” diyor keyifle ekini biçiyordu. Ekini biçtikten sonra tarlayı kat kat sürdü. Hızını alamadı, kepçe çağırdı. Tarlanın altını üstüne getirtti. Sonunda pes etti. Bizim evin kapısını çaldı:
“Sizi konuşurken duydum. Benim tarlada define olduğunu öğrendim. Ekini biçtim, kepçe çağırıp kazdım ama bulamadım. Gelin defineyi çıkaralım. Üçe bölelim.” dedi. İkimiz de inkâr ettik.
“Bizim böyle bir şeyden haberimiz yok.” dedik.
“Duydum saklamayın benden.” dedi. Serkan:
“Sakladığımız bir şey yok. Git öyle bir şey varsa bul, çıkar.” dedi. Hasan sinirledi:
“Ben yapacağımı bilirim.” deyip kalktı gitti.
Ertesi gün duyduk ki Çil Hasan, tarlanın etrafına tel örgü ve dikenli tel çektiriyormuş. Tel çektirdikten sonra tarlanın başından ayrılmaz oldu. Sabah akşam toprağı kazıyordu.


Yorumlar - Yorum Yaz