BAY MEMMET VE MEKTUP ADRESİ

Bu adam, Allah rahmet eylesin, Tokmaklı’da dükkân çalıştıran önemli bir herifti. Önemi, hem gırgır şamatanın hem de yarenliğin en daniskasının orada yapıldığı bir mekân olmasıydı. Orada yapılan şakalaşmalara çatlayıncaya kadar gülünür stres atılır, acıkanlar dükkânın iç arka zulasında tahin ve pekmezle bir tüm taş fırın ekmeği yer, karınlarını duyururlardı. Hiç kimse kolay kolay Tokmaklı Postanesine uğramaz önce onun dükkânına uğrardı, “Acep mektup falan var mı ola?” diye. Varsa toplar kaputunun cebine sokar, denk gelene verir, dağıtır, sütüne vicdanına yani. Hatta Bay Memmet işi ciddiye alıp hayrına bir adet mektup sandığı bile yaptırmıştı.
Hâl böyle olunca Andırın’ın aşağı köylüleri gurbet ellerden bu adrese mektup, kart yollarlar.
Adres aynen şöyle: Bay Mehmet eli ile .... Köyü/ Tokmaklı/ Kadirli/ ADANA
Adres bile baştan tuhaf ve yanlış. Hâlbuki Kadirli Osmaniye’ye, Tokmaklı Andırın/Kahramanmaraş’a bağlı. Postacılar dahi bu işin nedenini iyi bilirdi. Kahramanmaraş’ın uzak ve yolunun elverişsiz oluşu Andırın’a oldu bitti ters düşüyordu, Tokmaklı, Andırın-Kadirli yolu üzerinde olduğu için daha kolaylarına gidiyordu.
Köylülerden biri Tokmaklı’ya vardığı zaman işini gücünü görüp bir fıçı mazotunu da aldıktan sonra Bay Memmed’in dükkânına uğrar, köyüne ait ne kadar mektup, kart varsa sandıktan tek tek ayırır, paltosunun cebine sokar. Hayredecek ya... Tabii merak da eder. “Dur bakiim acep kim kime ne yazmış ola?” diye, postaları kimsenin görmediği bir yerde gayet normal bir şekilde güzelce açıp okur, sonra da güya ayıp olmasın diye zarfın ağzını tükrükleyip çaktırmadan tekrar yapıştırırdı.
Hikâye uzun... Bu her köy için böyle idi. Adını demek olmaz şimdi, bizim Köleli köyünden de biri bayram arifesine yakın Bay Memmed’e uğrar, kendi köyüne ne kadar mektup, kart var ise hepsini alır köyüne götürür. Bunların çoğu da bayram tebrik kartı. Okuduğunu okur, bir kısmını da denk düşenlere kubararak verir, adam şehirden geliyor ya... Sonra da “Bayram nasıl olsa geçti gitti.” der tebrik kartlarının güzel olanlarını ayırır, hamurla duvara yapıştırıp temaşa eder, eskiden kartpostallar da hakkat güzel olurdu ha!
Bu arada mektubun alıcısının adı Mustafa Arslantaş ise eline sağlık, çünkü aynı isimde hemen hemen her evde var. Çünkü Mustafa dedelerinin adı, ilk doğan erkek çocuğun adı mutlaka Mustafa’dır. Mektup da haliyle sahibini buluncaya kadar ev ev, halaka halaka gezer, okumayan, duymayan kalmaz. Mektup her okunuştan sonra ağzı yalanır tekrar yapıştırılır. Mektup okunup yapıştırılmaktan canavar alığına döner, biri “Hımmm bu mektup bana imiş” deyinceye kadar...
Bir gün mektup ve tebrik kartlarını devşirip götüren, kartları hamurla duvarına yapıştırıp temaşa eden bu herifin evine biri varıyor. İster istemez duvardaki resimler gözüne ilişiyor, dikkatini çekiyor.
“Ulan ... emmi ne güzel gartpostallar bunnar! Na’ta sevenin varmış yahu! Esger arkadaşlarından he mi?” deyince:
“Yok bre yeğan efendi, bunnar bana dağalkına! Ben onnarı Tokmaklı’dan Bay Memmed’in oradan toplayıp getirdiydim, hökmü galmadı nasıl olsa bayram geçti değen ben de duvarımı süsledim. Böyle nasıl gözel olmuyak mı bak bakiim hele?” cevabını alır. Soran şahıs merak edip yekinip duvara doğru iyice bir bakıyor, çevirip arka yazılarını bir okuyor ki kartpostalların çoğu kendine gelmiş, birden şok oluyor.
“Ulan .... emmi bunun çoğu bana gelmiş taman! En sevdiğim eş, dost, arkadaşlarımdan, ne diin habar etmedin bre bana? Ayıp dağal mı bu yapdığın? Hele ben de diyom bu megdublarımın cevabı niye gelmedi.” deyince,
... emmi heç istifini bile bozmadan, yan kös gelmiş, umursamaz haliyle:
“Bre yeğan efendi ne diin maraglanıyon ki ne, öte’e bayramda da sen topla gel, Bay Memmed’in oradan. Orada bir sürü bundan, çermen çeşit gartpostallar var. Hadda Cüney Tarkınnı bile var.”
Kartpostalların sahibi kafasını sağa sola çevirerek:
“Cük cük cük!” diyerek “Ulan emmi mektub da var mı bunnardan ola?”
“Varıdı yeğan efendi varıdı, hemi de bayağa varıdı, ben alıyacığını eece dıggadlı okudum amma önemli bir bişet yoğodu selam kelamdan başga. Gaygı edme. Çocuklar da okudu ezber edeneçağa, soura zobuya duduşdurup yagdılar herelde.”
Mektupları yakılan adam .... emminin gözünün içine keskin keskin bakarak:
“Tamam .... emmi, tamam annaşıldı.” der ve orayı terk eder.


Yorumlar - Yorum Yaz