DİLİM HASRET KUŞANIR

Ne kadar şairin var, sevin ey kutlu dilim!
Üstadlar, üstadeler; herkesin var bir pîri.
Keskin kalemleriyle dilerek dilim dilim,
Şiir denen saraya söz yontuyor her biri.

Aprınçor Tigin görse gözleri yaşarırdı,
Bu şair cennetini; bu imge sergisini.
Mecnun Leyla’ya duvak takmayı başarırdı,
Allah verseydi ona bu ender vergisini.

Issık Göl dalgalanır Tanrı Dağı yelinden,
Kamlar bendire vurup okur muydu Sagu’yu?
Orhun da taşar mıydı koşukların selinden,
Balballar kulak verse anlar mıydı agu’yu?

Yüknek’te aşılır mı hakikatin eşiği,
Has Hacip bilig bilse, Kaşgarlı söz toplasa?
Arı duru kim savar Yunusvârî keşiği?
Toz çıkar heybemizden Molla Kasım coplasa.

Atlarımız kişnese Maveraünnehir’de
Aygır, kısrak fark etmez; şiir, diye kişnerdi.
Yaylalarda, kışlakta, her köyde her şehirde
Kim duysa yırımızı parmağını dişlerdi.

Abay, Çolpan atışır; türkü çığırır Heyit…
Haydar Baba’nın başı duman duman Şehriyar.
Sözler çürük ipliğe dizilir beyit beyit,
Vahapzade yaşasa olur muydu bahtiyar?

Her dinleti sonunda kulak çınlar Yesi’de,
Bir mekanik cızırtı kanatır tınısını.
Sunî beslenen kelam, can çekişir beside,
Lokman Hekim’i getir, koyamaz tanısını.

Beğeniler coşunca rediflerin meşkiyle
Emojiler uçurur profil civanını.
Ağlar, ağlar kaside, bir türbedar eşkiyle
Nef’i küsüp dağıtır mürettep divanını.

Şîr’i şiir okumak revâ mıdır Ali’ye,
Muhakemeyi geçtim, lügat de mi yasaklı?
Numan, desem kim tanır Solfasollü Veli’ye,
Sözcük yığınlarının ne ruhu var ne aklı.

Avnî’yi zehir yedi, Selimî’yi şîrpençe,
Sıhhatli sühanıyla Bâki kaldı Muhibbi.
At kılından yay ile iyi öter kemençe,
Marazi mazmunların kim olacak tabibi?

Âşıktır bizim Ömer, dertli çalar sazını,
Emrahlar türkü türkü Erzurum’dan Erciş’e…
Kimseler çıkarmasın hazımsızın gazını,
Kendi çöplüklerinde eşinsin şişe şişe.

Bir selam sal beylere Çamlıbel’in erinden,
Göçerler, ferman ferman göçer dağlara doğru.
İyi nazmı tanırım alnındaki terinden,
Dilim hasret kuşanır altın çağlara doğru.


Yorumlar - Yorum Yaz